Oldu (tamam, anlaştık) hadi hemen işe koyulalım - Deal, let's get down to work.
Since then, a great deal of change has occurred in Japan.
- O zamandan beri, Japonya'da büyük bir değişim oldu.
They said the deal was foolish.
- Onlar anlaşmanın aptalca olduğunu söyledi.
To my surprise, she spoke English very well.
- Benim için sürpriz oldu, o çok iyi İngilizce konuştu.
I know very well who you are.
- Kim olduğunu çok iyi biliyorum.
She sang pretty well.
- O oldukça güzel söyledi.
To my surprise, she spoke English very well.
- Benim için sürpriz oldu, o çok iyi İngilizce konuştu.
We all agreed that the plan made sense.
- Hepimiz planın mantıklı olduğunu kabul ettik.
Tom and Mary agreed never to talk about the incident.
- Tom ve Mary olay hakkında hiç konuşmamakta hemfikir oldular.
Do you think she's okay? I don't know.
- Onun iyi olduğunu düşünüyor musun? Bilmiyorum.
It's okay to cry when you're sad.
- Üzgün olduğunuzda ağlamak sorun değil.
I have no regrets for what I have done.
- Yapmış olduğumdan hiçbir pişmanlık duymuyorum.
Tom believes that getting married to Mary was the best thing he's ever done.
- Tom, Mary ile evlenmenin o güne kadar yaptığı en iyi şey olduğuna inanıyor.