Your future is full of possibilities.
- Geleceğin olasılıklarla dolu.
I've considered all of those possibilities.
- Tüm bu olasılıkları düşündüm.
There's a small possibility that Tom will be arrested.
- Tom'un tutuklanacağına dair küçük bir olasılık var.
There is a possibility that we won't have to shut down the factory.
- Fabrikayı kapatmak zorunda olmayacağımıza dair bir olasılık var.
The probability to win is 0.001%.
- Kazanmak için olasılık % 0.001'dir
In all probability, we'll arrive before they do.
- Büyük olasılıkla, onlar varmadan önce varırız.
It is probable that her first album will sell well.
- Onun ilk albümünün iyi satacağı olasıdır.
It's possible, but not probable.
- Bu mümkün, ama olası değildir.
Possible side effects include blurred vision and shortness of breath.
- Olası yan etkiler arasında bulanık görme ve nefes darlığı bulunmaktadır.
Germany faced possible starvation.
- Almanya olası bir açlıkla yüz yüze kaldı.
Tom is a potential babysitter.
- Tom olası bir bebek bakıcısıdır.
I know the potential consequences.
- Ben olası sonuçları biliyorum.
The odds are in Tom's favor.
- Bu olasılık Tom'un lehinde.
The odds are against me.
- Olasılıklar benim aleyhime.
Are we likely to arrive in time?
- Zamanında varma olasılığımız var mı?
The police didn't think it was likely that Tom had killed himself.
- Polisler Tom'un kendisini öldürmüş olma olasılığını düşünmediler.
There is neither contingency nor free will.
- Ne olasılık ne de özgür irade var.
Is it scientifically plausible?
- Bilimsel olarak olası mı?
Tom is probably lost.
- Tom büyük olasılıkla kayboldu.
But probably I'll be the last, which is a pity.
- Fakat büyük olasılıkla sonuncu olacağım, bu acınacak bir durum.
The company invited their prospective customers to the party.
- Şirket, olası müşterilerini partiye davet etti.
I want to minimize the chances of another accident.
- Başka kaza olasılıklarını en aza indirgemek istiyorum.
There's a good chance that he'll come.
- Büyük olasılıkla gelecek.
Plausibility changes with different circumstances.
- Olasılık farklı koşullarla değişir.
Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war.
- Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.
In all likelihood, they'll be away for a week.
- Büyük olasılıkla, bir hafta uzak kalacaklar.
Are we likely to arrive in time?
- Zamanında varma olasılığımız var mı?
I think it's unlikely that a situation like this one would ever occur again.
- Böyle bir durumun tekrar olacağının olası olmadığını düşünüyorum.
Experts have offered three possible explanations.
- Uzmanlar üç olası açıklama teklif etti.
Life offers us millions of possibilities.
- Binlerce olasılık bizi yeni bir hayata davet ediyor.