That's exactly what's happening now.
- Şimdi tam olarak olanlar budur.
I knew exactly what was happening.
- Ne olduğunu tam olarak biliyordum.
You are doing well for a cub reporter.
- Acemi bir muhabir olarak görevini iyi yapıyorsun.
If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
- İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
Are you seriously thinking about becoming involved?
- Karışmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
Japan is becoming the most advanced country technologically.
- Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.
It's a tossup as to who will win; both teams are about the same in quality.
- Kimin kazanacağına gelince bir şanstır; her iki takım da kalite olarak aynıdır.
She is qualified as a nurse.
- O, bir hemşire olarak niteliklidir.
To improve your fluency, you should try speaking with native speakers as often as you can.
- Akıcılığınızı geliştirmek için, olabildiğince sık olarak anadili ile konuşanları denemelisiniz.
Do you still play golf as often as you used to?
- Hala eskisi kadar sık olarak golf oynuyor musun?
In general, Japanese are hardworking.
- Genel olarak, Japonlar çalışkandır.
In general, wolves do not attack people.
- Genel olarak, kurtlar insanlara saldırmazlar.
Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?
Generally speaking, women live longer than men by almost ten years.
- Genel olarak, kadınlar erkeklerden yaklaşık on yıl daha uzun yaşarlar.
Generally speaking, boys can run faster than girls.
- Genel olarak söylemek gerekirse, oğlanlar kızlardan daha hızlı koşabilirler.
As a result, more women are receiving equal work.
- Sonuç olarak, daha fazla kadın eşit işi alıyor.
As a result, prices rose.
- Sonuç olarak, fiyatlar yükseldi.
It'll take approximately three hours.
- O yaklaşık olarak üç saat sürecek.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
He was described as an unusually passionless person.
- O, olağandışı olarak tutkun olmayan bir kişi olarak tanımlandı.
Tom nodded affirmatively.
- Tom olumlu olarak başını salladı.
The plane arrived exactly at nine.
- Uçak tam olarak dokuzda vardı.
You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
- Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
The apple appeased my hunger temporarily.
- Elma, açlığımı geçici olarak giderdi.
The airspace around the airport was closed temporarily.
- Havaalanı uçuşlara geçici olarak kapatıldı.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
Wisdom does not automatically come with age.
- Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.
The door opened automatically.
- Kapı otomatik olarak açıldı.
We talked quite frankly.
- Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
She frankly admitted her guilt.
- O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
Tom eventually did everything we asked him to do.
- Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
- Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
He was naturally very angry.
- O, doğal olarak çok kızmıştı.
All men naturally hate each other.
- Bütün insanlar doğal olarak birbirlerinden nefret ederler.
I paid five dollars in addition.
- Ek olarak beş dolar ödedim.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
Tom couldn't quite make out what the sign said.
- Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.
I don't quite know how it happened.
- Onun nasıl olduğunu tam olarak bilmiyorum.
They verbally abused me.
- Onlar beni sözlü olarak taciz ettiler.
They verbally abused Tom.
- Onlar sözlü olarak Tom'u taciz ettiler.
Who first split the atom?
- Atomu ilk olarak kim parçaladı?
When he opens a magazine, he will usually read his horoscope first.
- Bir dergi açtığında, genellikle ilk olarak burcunu okur.
Are you seriously thinking about not going?
- Ciddi olarak gitmemeyi düşünüyor musun?
Is Tom seriously thinking about not going to today's meeting?
- Tom bugünkü toplantıya gitmeme hakkında ciddi olarak düşünüyor mu?
Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
- Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
I didn't speak with Tom directly.
- Tom'la direkt olarak konuşmadım.
In addition to water, sunshine is absolutely necessary for plant life.
- Bitki yaşamı için, suya ek olarak güneş ışığı kesinlikle gereklidir.
I study French in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Fransızca eğitimi de alıyorum.
We will divide the large area of family land equally between our children.
- Aile arazisinin geniş alanını çocuklar arasında eşit olarak böleceğiz.
Whether you pick the Lions or Tigers to win, the result will be a toss-up because both teams are equally strong.
- Kazanmak için ister Lions'ları ister Tiger'ları seç, sonucu şansa bağlıdır. Çünkü her iki takım eşit olarak güçlüdür.
Sami and Layla started meeting in secret.
- Sami ve Leyla gizli olarak buluşmaya başladılar.
There is a rule concerning the use of knives and forks.
- Bıçak ve çatal kullanımı ile ilgili olarak bir kural vardır.
He reluctantly went to see her.
- Onu görmeye isteksiz olarak gitti.
Tom reluctantly published Mary's tragic novel.
- Tom, Mary'nin trajik romanını isteksiz olarak yayınladı.
That is gradually changing.
- O kademeli olarak değişiyor.
Gradually, they are all leaving.
- Kademeli olarak, hepsi terk ediyor.
He deliberately ignored me when I passed him in the street.
- Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.
Fadil killed Layla very deliberately.
- Fadıl, Leyla'yı kasıtlı olarak öldürdü.
Tom didn't know for certain what time he should arrive.
- Tom saat kaçta varması gerektiğini kesin olarak bilmiyordu.
No one knew for certain how the accident happened.
- Kimse kazanın nasıl olduğunu kesin olarak bilmiyordu.
You're going to have to pay in advance.
- Peşin olarak ödemek zorunda olacaksın.
We have to pay in advance.
- Peşin olarak ödemek zorundayız.
Within the thermosphere, temperatures rise continually to well beyond 1,000 degrees C.
- Termosfer içinde sıcaklıklar sürekli olarak 1.000 derece Celsius'un hayli ötesine yükselir.
She complained continually that there was no money left.
- O sürekli olarak para kalmadığından şikayet ediyordu.
I have a lot of friends to support me mentally.
- Beni zeka olarak destekleyecek çok arkadaşım var.
Athletes must be tough not only physically, but also mentally.
- Atletler sadece fiziksel olarak değil fakat aynı zamanda zihinsel olarak da güçlü olmalılar.
Women are often mentally stronger than men.
- Kadınlar sık sık zihinsel olarak erkeklerden daha güçlüdür.
He broke the window intentionally.
- O pencereyi kasıtlı olarak kırdı.
Did you do that intentionally?
- Sen onu kasıtlı olarak mı yaptın?
Precisely speaking, I need six hours to at least think straight. Additionally, I need seven hours to be happy.
- Kesin olarak konuşursam, sağlıklı düşünmek için en az altı saate ihtiyacım var. Ayrıca mutlu olmak için yedi saate ihtiyacım var.
Where did you find it? Somewhere in the forest. I couldn't say precisely.
- Onu nereden buldun? Ormanda bir yerde. Kesin olarak söyleyemem.
I don't know exactly yet.
- Henüz kesin olarak bilmiyorum.
Tom knows exactly what to do.
- Tom kesin olarak ne yapacağımı biliyor.
Tom looked around nervously.
- Tom sinirli olarak etrafına baktı.
Tom nervously opened the door.
- Tom sinirli olarak kapıyı açtı.
I'm sending two photographs as attachments.
- Sana iki fotografı ek olarak gönderiyorum.