olanak

listen to the pronunciation of olanak
Türkçe - İngilizce
possibility
opportunity
chance
utility
handle
scope
resource
offering
means

Tom was living well beyond his means. - Tom olanaklarının ötesinde iyi yaşıyordu.

It is impossible to depict that by means of words. - Bunu kelimelerle tasvir etmek olanaksızdır.

potentiality
the possible
possibility, chance imkân
facility
show
room
facilities

Our university has excellent sports facilities. - Üniversitemiz mükemmel spor olanaklarına sahiptir.

Our school facilities are inadequate for foreign students. - Okul olanaklarımız yabancı öğrenciler için yetersizdir.

olanak sağlamak
enable
olanak vermek
{f} enable
olanak vermek
allow
olanak sağlamak
allow
olanak tanımak
facilitate
olanak yardımcı
(Bilgisayar) utility
olanak kolaylık
facility
olanak sağlamak
allow of
olanak sağlamak
open up an opportunity
olanak sağlamak
along with facilitate
olanak sağlamak
give chance
olanak sağlamak
give somebody an opportunity
olanak sağlamak
make possible
olanak sağlamak
give someone opportunity
olanak sağlamak
give somebody a chance
olanak tanımak
admit
olanak tanıyan
enabler
olanak vermemek
incapacitate
olanak sağlamak
facilitate
olanak sağlamak
Facilitate, enable
olanak dahilinde
potentially
olanak dışı bir şekilde
improbably
olanak sağlayabilirlik
conduciveness
olanak tanıma
admitting of
olanak tanımak
make possible
olanak tanımak
serve
olanak tanımak
allow of
olanak tanımamak
disenable
olanak veren
permitting
olanak vermek
put smb. in the way
olanak vermek
to enable, to allow
olanak vermek
open a door to smth
olanak vermemek
make impossible
olanak vermemek
forbid
olanak vermemek
prohibit
olanak sağlamak
provide opportunity
olanak sağlamak
offer someone opportunity
olanaklar
facilities

Our school facilities are inadequate for foreign students. - Okul olanaklarımız yabancı öğrenciler için yetersizdir.

Our university has excellent sports facilities. - Üniversitemiz mükemmel spor olanaklarına sahiptir.

olanaklar
{i} resources
olanaklar
maybes
maddi olanak
pocket
maddi olanak
financial possibility
maddi olanak
financial potential
olanak vermek
{f} permit
olanak vermek
admit of
olanak vermek
make possible
olanaklar
resource
olanaklar
potentials
Türkçe - Türkçe
Yararlanılan uygun şart, imkân
Yararlanılan uygun şart, imkân: "Zamanını istediği gibi tasarruf etme olanağı elindedir."- H. Taner
Yararlanılan uygun koşul
olanak