Senin onayınla, işi ona teklif etmek istiyorum.
- With your approval, I would like to offer him the job.
O, polise para teklif etmek nedeniyle hapis cezasına çarptırıldı.
- He was jailed for offering money to the police.
Pozisyonu sana sunmak istiyorum.
- I would like to offer you the position.
Sami, Leyla'ya kalacak bir yer sunmak istedi.
- Sami wanted to offer Layla a place to stay.
Onun teklifini reddetti.
- She refused his offer.
Benim için sürpriz oldu, o benim teklifimi reddetti.
- To my surprise, he refused my offer.
Onun şirketi halka arz hisse sattığında Tom milyarder oldu.
- Tom became a billionaire when his company sold shares in an initial public offering.
Biz onun önerisini kabul ettik.
- We accepted his offer.
Öneri geri çevrilemeyecek kadar çok iyidir.
- The offer is too good to be turned down.
Size özel bir teklif vermek için buradayım.
- I'm here to give you a special offer.
Sana biraz yardım önermek istiyorum.
- I'd like to offer you some help.
Bazen yardımı kabul etmek onu önermekten daha zordur.
- Sometimes, accepting help is harder than offering it.
Siz hiç günlük turlar sunuyor musunuz?
- Do you offer any day tours?
Size içten tebriklerimi sunarım.
- I offer you my hearty congratulations.
Bu okul İngilizce, Fransızca ve İspanyolca kursları sunmaktadır.
- This school offers English, French and Spanish courses.
Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.
- Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls.
Biz bu yeni ürünleri liste fiyatının % 20 altında sunabiliriz.
- We can offer these new products at 20% below list price.
Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
- We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
Tom ona teklif ettiğimiz rüşveti kabul etmek için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept the bribe we're offering him.
Senin onayınla, işi ona teklif etmek istiyorum.
- With your approval, I would like to offer him the job.
Tom herhangi bir açıklama sunmadı.
- Tom didn't offer any explanation.
O kadar mutluydum ki teşekkürlerimi sunmayı unuttum.
- I was so happy that I forgot to offer my thanks.
Size özel bir teklif vermek için buradayım.
- I'm here to give you a special offer.
Onların teklifini kabul edip etmeyeceğimize karar vermek için üç saatimiz var.
- We have three hours to decide whether we're going to accept their offer.
Hiç gece turları sunuyor musunuz?
- Do you offer any night tours?
Bu restoran gerçekten bazı nefis yemekler sunuyor.
- This restaurant offers some really exquisite dishes.
Offer-demand is the most important yardstick of the big factories on producing.
Ne kadar teklif ediyorlar?
- How much are they offering?
Tom'a bir iş teklif ediyorum.
- I'm offering Tom a job.
Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.
- Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls.
Ona pozisyonu sunmayı düşünüyorum.
- I'm thinking of offering her the position.
Bazen yardımı kabul etmek onu önermekten daha zordur.
- Sometimes, accepting help is harder than offering it.
Sana bir seçenek sunuyorum.
- I'm offering you a choice.
Mağaza yakında kapanıyor ve her şeyi yarı fiyata sunuyor.
- The store is closing soon and is offering everything at half price.
Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
Önerdiğinin değerini takdir ediyorum.
- I appreciate the value of what you're offering.
Bana işimi geri mi öneriyorsun?
- Are you offering me my job back?
Şimdi sana yardım etmeyi öneriyorum.
- I'm offering to help you now.
Tom'a iyi bir iş teklif edildi.
- Tom was offered a good job.
Bana yeni bir iş teklif edildi.
- I was offered a new job.
Tom bardağını Mary'ye teklif ediyor.
- Tom offers his glass to Mary.
She offered to help with her homework.
He offered his good will for the Councilman's vote.
The opportunity, however, did not offer till next morning, for Phoebe did not come to bed till long after I was gone to sleep.
What's in his offer?.
The next stage is to remove and replace the top part of the right side lip, and offer the lid to the car to ensure all the shapes and gaps are okay.
His first letter was not a real offer, but an attempt to determine interest.
His offer was $3.50 per share.
The two sides, the political and the erotic, necessarily obscure and misrepresent each other - but in ways that offer important and shifting affordances to all parties in historical gender and class struggle.
The president offered his condolences to the mother of the dead soldier.
The sofa is on offer. It's £200 instead of £500.
... So we see here the offer about it. ...
... democratic way, you have far more people are able to offer ...