of things that take much time or are of great duration

listen to the pronunciation of of things that take much time or are of great duration
İngilizce - Türkçe

of things that take much time or are of great duration teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

long
hasretini çekmek
long
çok

Güzel, gece çok uzun, değil mi? - Well, the night is quite long, isn't it?

Umarım otobüs çok geçmeden gelir. - I hope the bus will come before long.

long
uzun bir zaman için

Tom uzun bir zaman için Fransızca konuşmayı öğrenmeyi deniyordu. - Tom has been trying to learn to speak French for a long time.

long
boyca aşırı uzatılmış
long
uzun zaman

Büyükannemi ziyaret edeli uzun zaman oldu. - It's been a long time since I visited my grandmother.

Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı. - A long time ago, there was a bridge here.

long
{f} arzu etmek
long
(sıfat) uzun, uzun vadeli, büyük
long
çoktan

Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı. - They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.

Bunu çoktandır yapmak istiyorum. - I've been wanting to do that for a long time.

long
{f} can atmak
long
long after a friend bir dostun özlemini çekmek
long
{f} hasret kalmak
long
(isim) uzun zaman, uzun süre, uzunluk, uzun ses
long
{f} istemek

Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi? - You have wanted to go there for a long time, haven't you?

long
longinghasret
long
(zarf) uzun zamandır, epeydir, çoktan
long
{s} uzun, uzun süren: What a long speech! Ne uzun bir konuşma! z
long
{i} uzun süre

Uzun süre önce o filmi izledim. - I saw that film long ago.

Uzun süre önce o filmi izledim. - I have seen that film long ago.

long
I long to go Gitmeyi çok istiyorum
İngilizce - İngilizce
long
of things that take much time or are of great duration

    Heceleme

    of things that take much time or are of great du·ra·tion

    Türkçe nasıl söylenir

    ıv thîngz dhıt teyk mʌç taym ır ır ıv greyt dûreyşın

    Telaffuz

    /əv ˈᴛʜəɴɢz ᴛʜət ˈtāk ˈməʧ ˈtīm ər ər əv ˈgrāt ˈdo͝oˈrāsʜən/ /əv ˈθɪŋz ðət ˈteɪk ˈmʌʧ ˈtaɪm ɜr ɜr əv ˈɡreɪt ˈdʊˈreɪʃən/