of sports, difficult or dangerous; performed in a hazardous environment

listen to the pronunciation of of sports, difficult or dangerous; performed in a hazardous environment
İngilizce - Türkçe

of sports, difficult or dangerous; performed in a hazardous environment teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

extreme
{s} aşırı

O, bazen aşırıya kaçmak istiyordu. - He sometimes wished to go to extremes.

Tom'un işi aşırı stress yaratıyor. - Tom's job creates extreme stress.

extreme
{i} en uç nokta
extreme
(Meteoroloji) uç değerler
extreme
son had
extreme
çok

Çok tembel görünüyorsun. - You seem to be extremely lazy.

Onun fikirleri benim için çok aşırı. - His ideas are too extreme for me.

extreme
(düşünce/vb.) aşırı
extreme
çok büyük
extreme
müfrit
extreme
(Tıp) Uç, son en uçta veya en sonda olan
extreme
{i} aşırı derece

Tom aşırı derecede yorgun olduğunu söyledi. - Tom said he was extremely tired.

Tom aşırı derecede ikna edicidir. - Tom is extremely persuasive.

extreme
aşırı,uç nokta
extreme
{s} mutlâk
extreme
kenar
extreme

Fadıl açgözlülüğünü örtmek için uçlara gitti. - Fadil went to extremes to cover up his greed.

Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir. - The town is located in the extreme north of Japan.

extreme
{i} uç, sınır
extreme
{s} şiddetli

Tom son derece şiddetli. - Tom is extremely violent.

extreme
(isim) en uç nokta, sınır, son derece, aşırı derece, ölçüsüzlük, aşırılık, tezat, çıkmaz
extreme
{s} olağanüstü

Onlar olağanüstü durumlar. - They are the extreme cases.

İngilizce - İngilizce
extreme
of sports, difficult or dangerous; performed in a hazardous environment

    Heceleme

    of sports, dif·fi·cult or dangerous; performed in a ha·zard·ous en·vi·ron·ment

    Telaffuz