Yaşamak için yemelisin.Yemek için yaşamamalısın.
- You must eat to live. You must not live to eat.
Sakin bir ülkede yaşamak istiyorum.
- I would like to live in the quiet country.
Sarhoş bir TV sunucusu, canlı yayın esnasında istifra etti.
- A drunk TV presenter vomited during a live broadcast.
Bizi izlemeye devam edin. Canlı yayınımız kısa süre içinde geri dönecek.
- Stay tuned. Our live stream will return shortly.
Dan radyoda canlı çaldı.
- Dan played live on the radio.
Kazada çok sayıda canlı kayboldu.
- Many lives were lost in the accident.
Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı?
- Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me?
The air force practices dropping live bombs on the uninhabited island.