Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.
- In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral.
Sen tutarlı değilsin.
- You are not consistent.
Şirketimiz istikrarlı ücretler için karar verdi.
- Our company decided for consistent fees.
Yakın zamanda yapılan araştırmalara göre, Japonya'daki yaşam beklentisi sürekli olarak artıyor.
- As recent research shows, the life expectancy in Japan is consistently increasing.
Sami, Leyla ile ilişkisi olduğunu sürekli olarak reddetti.
- Sami consistently denied having an affair with Layla.
He is very consistent in his political choices: economy good or bad, he always votes Labour!.