Onun davranışları sözleriyle tutarlı.
- Her behavior is consistent with her words.
Sen tutarlı değilsin.
- You are not consistent.
Şirketimiz istikrarlı ücretler için karar verdi.
- Our company decided for consistent fees.
Sami, Leyla ile ilişkisi olduğunu sürekli olarak reddetti.
- Sami consistently denied having an affair with Layla.
Suç oranları son birkaç on yılda sürekli olarak düşüyor.
- Crime rates have been consistently decreasing over the past few decades.
He is very consistent in his political choices: economy good or bad, he always votes Labour!.