Bu kaldırılamaz. O sabit.
- It can't be removed. It's fixed.
Böyle bir sabit fikirden kurtulsak iyi olur.
- We had better do away with such a fixed idea.
Gözlerini bana dikti.
- He fixed his eyes on me.
Herkesin gözleri ona dikildi.
- Everyone's eyes were fixed upon her.
Ben eylemlerimi kararlaştırılmış zamanlar için planlamayı tercih ediyorum böylece zamanı yönetebilirim.
- I prefer to plan my activities for fixed times so I can manage my time.
Onun için radyoyu onardım.
- I've fixed the radio for him.
Tom onu bir çekiçle onardı.
- Tom fixed it with a hammer.