Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
- Tom didn't want to break Mary's heart.
Kilidi kırmakta zorlanmadım.
- I had no difficulty breaking the lock.
Onlar şu anda bir mola veriyorlar.
- They're having a break at the moment.
Çok yorgun olduğum için öğle yemeği molası sırasında biraz uyudum.
- I slept a little during lunch break because I was so tired.
Savaş çıksa ne yaparsın?
- What would you do if war were to break out?
Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.
- I left home without having breakfast yesterday.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Herkesin bir kırılma noktası var.
- Everyone has a breaking point.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
- The bamboo bent but did not break.
Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
- Tom didn't want to break Mary's heart.
Lütfen bu vazoyu kırmamak için dikkatli ol.
- Please be careful not to break this vase.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.