Tom hakkında garip bir biçimde tanıdık bir şey var.
- There's something oddly familiar about Tom.
Garip bir biçimde, o birden kayboldu.
- Oddly, she had suddenly disappeared.
Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.
- Tom is behaving oddly.
Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.
- You are looking at me oddly.
Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.
- You are looking at me oddly.
Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.
- Tom is behaving oddly.
Tuhaf değil mi? Biz çoktan varmış olmalıydık.
- Odd, isn't it? We should have already arrived.
Onun yüzünde tuhaf bir görünüm vardı.
- He had an odd look on his face.
O gerçekten acayip bir kimse.
- He's really an oddball.
Onu acayip bulmadığını mı demek istiyorsun?
- Do you mean you don't find that odd?
Garip bir şey hissetmiş olmalı.
- She must have sensed something odd.
Gariptir, bu sonbaharda çok sayıda pembe dizi izliyorum.
- Oddly, I've been watching a lot of telenovelas this fall.
Tom ihtimallerin farkındadır.
- Tom is well aware of the odds.
Tom tuhaf bir şey fark etti.
- Tom noticed something odd.
Bir, üç, beş, yedi ve dokuz tek sayılardır.
- One, three, five, seven and nine are odd numbers.
Bir, üç ve beş tek sayılardır.
- One, three, and five are odd numbers.
Bir, üç ve beş tek sayılardır.
- One, three, and five are odd numbers.
Mary tek sayılardan hoşlanmaz.
- Mary does not like odd numbers.
Leyla'nın giderek artan orandaki garip davranışları onun anne ve babasını çok endişelendiriyordu.
- Layla's increasingly odd behavior worried her parents a lot.
Şair, yirmi küsur yıl burada yaşadı.
- The poet lived here some twenty odd years.