O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
Ters bir şey olmak üzereydi.
- Something wrong was about to happen.
Tom kötü bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something horrible was about to happen.
Bizim güneşimizin yaklaşık beş milyar yıl içinde enerjisi tükenecektir. Bu olduğunda herhangi biri etraftaysa, onlar dünyayı terk edip yeni bir gezegen bulmak zorunda kalacaklar.
- Our sun will run out of energy in about five billion years. If anyone is around when it happens, they’ll have to leave Earth and find a new planet.
Şimdi, ne olduğunu bulmak zorundayız.
- Right now, we have to find out what happened.