Yarınki hava güneşli ve nadiren yağışlı olmalı.
- Tomorrow's weather should be sunny with occasional rain.
Kopya cümleler bazen Tatoeba'da oluşturulur. Tekilleştirme robot, Horus, genellikle onlarla ilgilenir.
- Duplicate sentences are occasionally created on Tatoeba. The deduplication bot, Horus, generally takes care of them.
Onlar bazen buraya gelir.
- They come here occasionally.
Midemde ara sıra olan ağrılar var.
- I have occasional pains in the stomach.
Bu mutlu bir fırsat değil.
- It's not a happy occasion.
Bu büyük bir fırsat olacak.
- It'll be a big occasion.
Onun her vesileyle büyük konuşmasından nefret ediyorum.
- I hate his talking big on every occasion.
Ben çeşitli vesilelerle Chuck's Diner'da yemek yedim.
- I have eaten at Chuck's Diner on several occasions.
Robert ara sıra beni ziyaret eder.
- Robert occasionally visits me.
Onlar beni ara sıra ziyaret ettiler.
- They visited me occasionally.
Onun konuşması duruma çok uygun değildi.
- His speech was not very becoming to the occasion.
Başka bir durum için onu ayıralım.
- Let's reserve that for another occasion.
Özel durumlar dışında Tom asla içki içmez.
- Tom never drinks except on special occasions.
Özel durumlar dışında asla içmez.
- He never drinks except on special occasions.
Tom daha önce Mary'yi John'la birlikte birden fazla ortamda görmüştü ve sonunda onların birbirlerini gördüklerini anladı.
- Tom had seen Mary with John on more than one occasion before and finally figured out that they were seeing each other.
Tom Mary'nin giydiğinin ortam için uygun olduğunu düşünmüyordu.
- Tom didn't think what Mary was wearing was appropriate for the occasion.
Şimdi bile zaman zaman artçı şoklar var.
- Even now there are occasional aftershocks.
O, zaman zaman beni ziyaret etti.
- He occasionally visited me.
Anne zaman zaman oğlunun mektubunu yeniden okuyordu.
- The mother occasionally reread her son's letter.
Tom zaman zaman Mary'yi anne babasının evinde ziyaret eder.
- Tom occasionally visited Mary at her parents' house.
Bugünkü büyük olay nedir?
- What's the big occasion today?
Ara sıra okula gitmem.
- I am absent from school on occasion.
Midemde ara sıra olan ağrılar var.
- I have occasional pains in the stomach.
Bazen işler planlandığı gibi gitmez.
- Occasionally, things don't go as planned.
Onlar bazen buraya gelir.
- They come here occasionally.
I had no occasion to feel offended, however.
At this point, she seized the occasion to make her own observation.
Having people round for dinner was always quite an occasion at our house.
it were too vile to say, and scarce to be beleeved, what we endured: but the occasion was our owne, for want of providence, industrie and government .
I could think of two separate occasions when she had deliberately lied to me.
Flames could still be seen from town flaring up occasionally on a hill dotted with emergency vehicles.
... And so some of them, I would find the occasional lab test ...