Amacım önerine itiraz etmek değil.
- I don't mean to object to your proposal.
Yolda duran garip bir cisim buldum.
- I found a strange object lying on the road.
Cisimler, aynada gerçekte göründüklerinden daha yakındır.
- Objects in mirror are closer than they appear.
Amacım önerine itiraz etmek değil.
- I don't mean to object to your proposal.
Düşmana karşı koymak onların kahramanlığıydı.
- It was heroic of them to oppose the enemy.
Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.
- From an objective viewpoint, his argument was far from rational.
Tamamen objektif olmayabilirim.
- I may not be completely objective.
Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu.
- The object flew away to the south, giving out flashes of light.
Nesnenin yüzeyi oldukça pürüzlü.
- The surface of the object is fairly rough.
Erkekler amaçlarına ulaştı.
- The men achieved their objectives.
Bu çok önemli bir hedef ve ulaşmak oldukça zor olacak.
- That is a very important objective and it will be quite tricky to achieve.
Ayaklanma, hedeflerine ulaşmakta başarısız oldu.
- The uprising failed to achieve its objectives.
Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
- I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
- His book became an object of criticism.
Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
- He's opposed to racial discrimination.
Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
- We opposed his plan to build a new road.
Dehşet veren bir şeydi.
- It was an object of terror.
Aslında beni hiç sevmiyorsun. Tek önem verdiğin şey matematik! Ne münasebet, seni seviyorum! Kanıtla! Peki. Sevdiğim şeyler A kümesi olsun...
- You don't really love me at all. You only care about your math stuff! Not at all, I do love you! Prove it! Okay. Let A be the set of the objects I love...
Tamamen objektif olmayabilirim.
- I may not be completely objective.
Değerlendirme her zaman objektif değildir.
- Valuation is not always objective.