Saat şimdi yedi kırk beş.
- It's quarter to eight now.
O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
- It's good now; neither too heavy nor too light.
Tom'un bu aralar ne yaptığını bilmiyorum.
- I don't know what Tom does nowadays.
Bebek diş çıkarıyor bu aralar.
- The baby is growing teeth now.
Şu anda bir bira içiyorum.
- I'm drinking a beer right now.
Şu anda sipariş vermeye hazır mısınız?
- Are you ready to order now?
Asama yanardağı şu an hareketsiz.
- Mt. Asama is now dormant.
Onun yardımı olmasa, şu an hayatta olmam.
- If it weren't for her help, I would not be alive now.
O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.
- He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away.
Büyükannem hemen hemen her gün bir yürüyüş için dışarı çıkardı fakat şimdi o nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.
- My grandmother used to go out for a walk almost every day, but now she seldom, if ever, goes out.
Şimdi bile, biz halen onun gerçek katil olduğundan şüpheleniyoruz.
- Even now, we still doubt that he is the real murderer.
Tom'un derhal yapacağı bir şeyi var.
- Tom has something to do right now.
Derhal konuşmayı kes.
- Stop speaking right now.
Şimdi bile zaman zaman artçı şoklar var.
- Even now there are occasional aftershocks.
Zaman zaman okulda onunla karşılaşırım.
- I meet him at school now and then.
Mademki erkek kardeşim bir üniversite öğrencisi, o çok okumak zorunda.
- Now that my brother is a university student, he has to do a lot of reading.
Mademki on sekiz yaşındasın, ehliyet alabilirsin.
- Now that you are eighteen, you can get a driver's license.
Sanırım o şimdilik yeterli.
- I think that's enough for now.
Şimdilik bu kadar yeterli.
- That's enough for now.
O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
- Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
Bir hata yaptığımızı şimdi anlıyorum.
- I see now that we've made a mistake.
Ara sıra senden haber almama izin ver, verecek misin?
- Let me hear from you now and again, will you?
Tom zaman zaman Mary'den haber alır.
- Tom hears from Mary every now and then.
Zaman zaman sınıfta uyuyakalırım.
- I fall asleep in the class every now and then.
Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.
- It's good to put yourself in someone else's place now and then.
Arada sırada oğluna yazar.
- She writes to her son every now and then.
Tom ara sıra bir bardak şarabı sever.
- Tom enjoys a glass of wine every now and then.
Eğer zamanınız varsa, ara sıra birkaç satır yaz.
- If you have time, drop me a line now and then.
Şimdi daha zayıf olduğum için bu kıyafete sığabiliyorum.
- Now that I'm thinner, I can fit into this dress.
Artık sonbahar olduğu için geceler uzuyor.
- The nights are getting longer now that it is autumn.
Mademki on sekiz yaşındasın, ehliyet alabilirsin.
- Now that you are eighteen, you can get a driver's license.
Mademki Mary gitti, Tom daha mutlu.
- Now that Mary has left, Tom is happier.
Hemen şimdi ayrılmanı istiyorum.
- I want you to leave right now.
Tom'la hemen şimdi konuşmam gerekiyor.
- I need to speak with Tom right now.
Bundan sonra, ben o kelimeyi kullanmayacağım.
- From now on, I will not use that word.
Bundan sonra daha sıkı çalış.
- Study harder from now on.
İngilizce ödevimi yapmayı henüz şimdi bitirdim.
- I have just now finished doing my English homework.
Paul az önce telefon etti.
- Paul telephoned just now.
Az önce yağmur yağmaya başladı.
- It began raining just now.
Şu an itibariyle güzel güzel uyuyabileceğim.
- As of now I'll be able to sleep peacefully.
Tom'un şu ana kadar Boston'da olması bekleniyor.
- Tom is supposed to be in Boston by now.
Tom şu ana kadar otuzun üzerinde olmalı.
- Tom must be over thirty by now.
Bu şu an için işe yarar.
- This will do for now.
Sana şimdi yanıt veremem.
- I can't answer you here and now.
Burada ve şimdi odaklanmanı istiyorum.
- I want you focus on the here and now.
Sana burada ve şu anda cevap veremem.
- I can't answer you here and now.
Şimdi katıl ve tam bir yıl boyunca ödeme yapma.
- Join now and pay nothing for a whole year.
Babam şu anda meşgul.
- My father is busy just now.
Annem şu anda çok meşgul.
- Mother is very busy just now.
Arada bir dışarıda yeriz.
- Every now and then, we eat out.
Arada bir bizi ziyaret etmeye gelir.
- He comes to visit us every now and then.
Madem ki yetişkinsin, ne yapacağına karar vermek senin görevin.
- Now that you are grown-up, it is up to you to decide what to do.
Madem ki İtalya'dasın, Napoli'yi görmek zorundasın.
- Now that you are in Italy, you must see Naples.
Mademki sen ondan bahsediyorsun, Tom'u bugün sınıfta gördüğümü hatırlamıyorum.
- Now that you mention it, I don't remember seeing Tom in class today.
Madem ki Tom ve Mary ayrıldılar, ona çıkma teklif etmek için sorun yok.
- Now that Tom and Mary have broken up, it's probably OK to ask her out on a date.
Onu derhal kontrol edeceğiz.
- We'll check on it right now.
Tom'un derhal yapacağı bir şeyi var.
- Tom has something to do right now.
Üzgünüm, şu ana kadar yorumunuzu okumadım.
- Sorry, I didn't read your comment until now.
Şu ana kadar şanslıydım.
- I have been lucky until now.
Şu ana kadar sence kaç kitap okumuşsundur?
- Up to now, how many books do you think you've read?
Şu ana kadar hiç yurt dışında bulunmadım.
- Up to now I've never been abroad.
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Tom ara sıra bizi ziyarete gelir.
- Tom comes to visit us every now and then.
Robert ara sıra beni ziyarete gelir.
- Robert comes to visit me every now and then.
Bundan böyle zamanında gelmeye çalış.
- From now on, try to arrive on time.
Bundan böyle, görüşelim.
- From now on, let's keep in touch.
Babam hemen şimdi dışarı çıktı.
- Dad just now went out.
Evet, ama o hemen şimdi gitti.
- Yes, but she left just now.
Bu gerçek şimdiye kadar bilinmiyordu.
- This fact was not known until now.
Tom her zaman Fuji Dağı'na çıkmak istemişti fakat şimdiye kadar, bunu yapmak için zaman bulamamıştı.
- Tom had always wanted to climb Mt. Fuji, but until now, had not found the time to do so.
The pudding was now ready to be served.
Now I am six.
Now, stop that Jimmy!.
We all want what is now best for our children.
I think this band's sound is very now.
Now all the children have grown up and left, the house is very quiet.
Radio 4's continuity announcer said at the end of the show: As many of you will have noticed, that edition of The Now Show wasn't very now. It was actually last week's programme. Our apologies for that..
We can play football now that the rain has stopped.
Now! Fire all we've got while the enemy is in reach!.
Now listen, we must do something about this.
countable, chiefly in phenomenology A particular instant in time, as perceived at that instant.
Call your mother now and then and let her know you care.
Alice: Now you're cooking!.
Bob: 'Now you're talking! ''.
Now, now. Don't be rude.
Now, now, there's nothing to worry about.
That's enough for now, we can continue our conversation tomorrow.
I cannot be grasped in the here and now. For I reside just as much with the dead as with the unborn. Somewhat closer to the heart of creation than usual. But not nearly close enough.
Hamlet: How now! a rat? Dead, for a ducat, dead!.
I'll be coming just now.
I was talking to my friend on the phone just now.
... Which stone isn't at peak performance right now? ...
... But I'm going go back to where we are right now around ...