Müzik notalar arasındaki sessizliktir.
- Music is the silence between the notes.
Sonra ilk notaları çalmaya çalışırım.
- Then I try to play the first notes.
Onu not etmek zorundayım.
- I have to make a note of that.
Onlara bir teşekkür notu yazman gerektiğini düşünmüyor musun?
- Don't you think you ought to write them a thank-you note?
Lütfen toplantı gündemindeki değişikliği not al.
- Please note the change in the meeting agenda.
Tom kasasını açtı, bir tomar kağıt para çıkardı ve onları Mary'ye uzattı.
- Tom opened his safe, took out a wad of notes and handed them to Mary.
Hata görürsen bir not göndermekten çekinme.
- Don't hesitate to send a note if you observe an error.
Tom'un babası ünlü bir matematikçiydi.
- Tom's father was a noted mathematician.
Benim için sürpriz oldu, ünlü psikolog çocuk kaçırmakla suçlandı.
- To my surprise, the noted psychologist was accused of a kidnapping.
Otel yemeği ile meşhurdur.
- The hotel is noted for its food.
Sakıncası yoksa telefon numaranı not almak istiyorum.
- I'd like to take a note of your phone number if you don't mind.
Tom'un numarasını not etti mi?
- Did he note down Tom's number?
O not defterinde önemli notlar vardı.
- There were important notes in that notebook.
Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
- The teacher stressed the importance of taking notes.
Lütfen ona dikkat et.
- Please take note of that.
Buna dikkat etmelisin!
- You need to take note of this!
Tom, kızı Mary'ye beş euroluk bir banknot verdi ve dedi ki Bununla ne istersen satın al.
- Tom passed a five euro note to his daughter, Mary, and said buy whatever you'd like with this.
Buna dikkat etmelisin!
- You need to take note of this!
Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- I advise you to be careful in making notes for the lecture.
Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.
- There was a scornful note in his voice.
Müzik notalar arasındaki sessizliktir.
- Music is the silence between the notes.
Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.
- There was a scornful note in his voice.
Sözleşmede belirtilmeyen bir nokta var.
- There is one point which is not noted on the contract.
Bir not bir ataş ile belgeye tutturuldu.
- A note was attached to the document with a paper clip.
Kendim küçük bir not yazmak istedim.
- I wanted to write myself a little note.
Tom'un dışarıda bir not defterine sahip ve yazmak için hazır.
- Tom has his notebook out and is ready to write.
I left him a note to remind him to take out the trash.
I didn't have any coins to pay with, so I used a note.