not wanting to take some action; hesitant; uncertain

listen to the pronunciation of not wanting to take some action; hesitant; uncertain
İngilizce - Türkçe

not wanting to take some action; hesitant; uncertain teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

reluctant
gönülsüz

Leyla'nın soyduğu evli erkekler, utanç yüzünden onu bildirmekte gönülsüzdüler. - The married men that Layla robbed were reluctant to report her because of the embarrassment.

O onu kabul etmeye gönülsüzdü. - He was reluctant to admit it.

reluctant
{s} isteksiz

Tom gitmeye isteksizdi. - Tom was reluctant to go.

Yönetim kurulu üyeleri çok riskli bir girişimi üstlenmeye isteksiz. - The directors were reluctant to undertake so risky a venture.

reluctant
{s} ağırdan alan
reluctant
gönülsüzlükle
reluctant
rızasızlık
reluctant
gönülsüzlük
reluctant
tereddütlü
not to take
almamak
reluctant
istenmeden yapılan
reluctant
istemeyiş
reluctant
zorla yapılan
İngilizce - İngilizce
reluctant
not wanting to take some action; hesitant; uncertain