not the same; separate; distinct

listen to the pronunciation of not the same; separate; distinct
İngilizce - Türkçe

not the same; separate; distinct teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

different
başka

İsa su üzerinde mi yürüdü ve onu şaraba mı dönüştürdü? Hayır bu başka bir konu! - Did Jesus walk over water and then turn it into wine? No, that's a different story!

Bu farklı bir kelime mi yoksa aynı kelimenin başka bir hâli mi? - Is this a different word or just another form of the same word?

different
değişik

Değişik ülkelerden geliyoruz. - We come from different countries.

Birbiri ardına değişik türde yiyecekler denedi. - He tried different kinds of foods one after another.

different
farklı

Bu düşündüğümden farklı. - This is different from what I thought.

Farklı dillerde bir sürü cümle ekleyebilirim. - I can add many sentences in different languages.

different
başka türlü

Senin yaptığından başka türlü yapardım. - I would do it in a different way than you did.

different
{s} çeşitli

Birçok astronom çeşitli farklı teknikler kullanarak Hubble sabitini ölçmek için çok çalışıyor. - Many astronomers are working hard to measure the Hubble constant using a variety of different techniques.

Çeşitli farklı yollardan onun evine gidebilirsin. - You can get to her house in a variety of different ways.

different
{s} diğer

Jimmy'nin resimleri diğer insanlarınkinden farklıydılar. - Jimmy's pictures were different from other people's.

Tom'u ilk kez gördüğümde, onun şimdiye kadar karşılaştığım diğer bir erkekten farklı olduğunu biliyordum. - When I first laid eyes on Tom, I knew he was different from any other man I'd ever met.

different
from veya to ile farklı
different
{s} (from) farklı, başka, ayrı
different
from veya than ile
different
differently başka şekilde
different
ayrışık
different
türlü türlü
different
ayrı

Filler üç farklı türe ayrılır. - Elephants are divided into three different species.

Öğretmenimiz ayrıca düğününün diğer insanlarınki ile aynı olmayacağını söyledi;biz nasıl farklı olacağını sorduk fakat o söylemedi. - Our teacher also said that her wedding wouldn't be the same as other people's; we asked how it would be different, but she didn't say.

İngilizce - İngilizce
different
not the same; separate; distinct