not straitened as to money matters; as, the market is easy; opposed to tight

listen to the pronunciation of not straitened as to money matters; as, the market is easy; opposed to tight
İngilizce - Türkçe

not straitened as to money matters; as, the market is easy; opposed to tight teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

easy
rahat

Seni rahat ettirebilmek için elimden gelen her şeyi yaparım. - I'll do whatever I can to make it easy for you.

Çocuklarımın okul maliyetini bildiğim için, bir bira ile rahatlamak ya da boş vermek imkansız. - Knowing how much school for my kids is costing, it's impossible to relax with a beer and take it easy.

easy
kolay

Peyniri bıçakla kesmek kolaydır. - It's easy to cut cheese with a knife.

Bu metni çevirmek çok kolay olacak. - Translating this text will be very easy.

easy
{s} basit

Soruna basit bir çözüm muhtemelen mevcut. - There is probably an easy solution to the problem.

Bu İngilizce roman, bir haftada okunacak kadar basit değil. - This English novel is not easy enough for you to read in a week.

easy
varlıklı
easy
eziyetsiz
easy
sehil
easy
sorunsuz
easy
kolayca

Evim istasyona kolayca ulaşılabilecek bir yerde. - My house is within easy reach of the station.

Sami'nin her zaman kolayca ulaşabileceği hapları vardı. - Sami always had pills within easy reach.

easy
kolaylıkla

Bu elektronik sözlüğün işe yarar şeylerinden biri herhangi bir yere kolaylıkla taşınabilmesidir. - The convenient thing about this electronic dictionary is that it's easy to carry anywhere.

easy
asanlıkla
easy
asan
easy
{s} doğal

Radyoda doğal olarak konuşmak kolay değil. - It is not easy to speak naturally on the radio.

Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır. - It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.

easy
{s} serbest
easy
{s} huzurlu
easy
z., k.dili. kolayca, rahatça
easy
(sıfat) basit, kolay, zahmetsiz, rahat, dertsiz, huzurlu, zevkli, uysal, serbest, doğal
easy
{s} uysal

Tom babası kadar uysal görünüyor. - Tom seems as easy-going as his father.

Doğuştan oldukça uysal bir adam. - He is by nature quite an easy-going man.

easy
{s} zevkli
İngilizce - İngilizce
easy
not straitened as to money matters; as, the market is easy; opposed to tight