O olası olmayan bir tesadüf.
- That's an improbable coincidence.
Açıklamanız inandırıcı olmayacak; o gerçek olamayacak kadar imkansız.
- Your explanation won't wash; it's too improbable to be true.
Bir sorun olması muhtemel değil.
- That isn't likely to be the problem.
Tom'un bir gün ünlü olması muhtemel.
- Tom is likely to be famous someday.
Bu olasılık dışı görünüyor.
- This seems improbable.
O beklenmedik bir rastlantı.
- That is an improbable coincidence.
Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.
- To be or not to be, that is the question.
Yeni bir bloğa başladım. Başlangıçta çok sayıda blog yapan ve sonra blog yapmaktan vazgeçen insanlardan biri olmamak için elimden geleni yapacağım.
- I started a new blog. I'll do my best not to be one of those people who blogs a lot right at the start and then quits blogging.