Uzun bir günün ardından yorgun olmalısın. Hayır, hiçbir şekilde.
- You must be tired after a long day. No, not in the least.
Sen hiç mutlu değilsin.
- You are not in the least happy.
Bu hiç de Tom'un beklediği bir şey değil.
- This is not at all what Tom expected.
Misafirlerini uzun süre beklediler. Sonunda onların asla beklemediği tuhaf bir adam geldi.
- They waited a long time for their guest. Finally, an odd man arrived whom they had not expected in the least.
Yılanlar asla sevmediğim hayvanlardır.
- Snakes are animals I don't like in the least.
''Bana hala kızgın mısın?'' ''Hayır hiç de değil.''
- Are you still mad at me? No, not at all.
Sizi rahatsız ediyor muyum? Hayır, hiç de değil
- Do I annoy you? No, not at all.
Bana seni aramamı istemediğini mi söylüyorsun? Hayır, hiç değil. Lütfen beni herhangi bir zaman arayın.
- Are you saying you don't want me to call? No, not at all. Please call me anytime.
Yorgun musun? Hayır, hiç değil.
- Are you tired? No, not at all.
O politikacının söylediği hiç gerçek değil.
- What that politician said is not at all true.
Bazen sana uğramamın bir sakıncası var mı? Hayır, hiç.
- Do you mind if I call on you sometime? No, not at all.
Asla hatalı değilsin.
- You are not at all wrong.