İnkâr etmek yararsız olacaktı.
- Denial would have been useless.
Burada yararsız bir sürü ıvır zıvırdan başka bir şey yok.
- There's nothing in here but a lot of useless junk.
John sahtekâr satıcının işe yaramaz bir makine parçasını alırken onu kandırdığını iddia etti.
- John claimed that the dishonest salesman had tricked him into buying a useless piece of machinery.
Havlu oldukça işe yaramazdı.
- The towel was quite useless.
Böyle faydasız kitapları okumamalısın.
- You shouldn't read such useless books.
Onunla konuşmak faydasız.
- It is useless to talk to him.
Doğada hiçbir şey kullanışsız değildir.
- Nothing in nature is useless.
Neden okulda çok fazla kullanışsız şey öğreniyoruz?
- Why do we learn so much useless stuff in school?
Doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz.
- Nature does nothing uselessly.