not delayed; immediate; instant; coincident

listen to the pronunciation of not delayed; immediate; instant; coincident
İngilizce - Türkçe

not delayed; immediate; instant; coincident teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

present
{i} mevcut

Mevcut evimiz çok küçük, bu nedenle taşınmaya karar verdik. - Our present house is too small, so we decided to move.

Kabinenin her üyesi mevcuttu. - Every member of the cabinet was present.

present
{i} şu an

Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır. - My uncle is staying in Hong Kong at present.

O, şu anki maaşından memnun. - She is content with his present salary.

present
{i} hediye, armağan
present
{s} şimdiki

Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın. - You must live in the present, not in the past.

Şimdiki işimi bırakacağım. - I am going to leave my present job.

present
{s} halihazırdaki
present
bergüzar
present
gün

Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik. - We chose Mary a good birthday present.

Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum. - I would like to give him a present for his birthday.

present
{i} belge
present
tanıtmak
present
sahnede göstermek
present
{i} şimdiki zaman

Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın. - You must live in the present, not in the past.

Şimdiki zaman gibi zaman yok. - There's no time like the present.

present
{s} adı geçen
present
(fiil) sunmak, sahneye koymak, vermek, bulunmak (iltifat), tanıtmak, takdim etmek, ortaya koymak, ileri sürmek, aday göstermek, arzetmek, çıkarmak, ibraz etmek, nişan almak, doğrultmak (silah), doğrultmak, sahnelemek
present
{f} takdim etmek
present
takdim etme
present
şu anki

Çoğu şu anki kariyerinden bıkmış. - Many are fed up with their present careers.

Şu anki maaşından memnun musun? - Are you content with your present salary?

present
bugünkü

Bugünkü durumundan memnundur. - He is content with his present state.

Tom bugünkü maaşından memnun. - Tom is content with his present salary.

present
{s} bulunan, hazır, mevcut: the animals present in this region bu bölgede bulunan
İngilizce - İngilizce
present
not delayed; immediate; instant; coincident