not advancing or improving rapidly; as, the slow growth of arts and sciences

listen to the pronunciation of not advancing or improving rapidly; as, the slow growth of arts and sciences
İngilizce - Türkçe

not advancing or improving rapidly; as, the slow growth of arts and sciences teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

slow
yavaşlatmak

Döner kavşağın amacı trafiği yavaşlatmaktır. - The purpose of a roundabout is to slow down traffic.

slow
{s} yavaş

Lütfen daha yavaş konuşun. - Please speak more slowly.

Lütfen daha yavaş konuşabilir misin? - Could you speak more slowly, please?

slow
{s} kesat

Bu günlerde iş çok kesat. - Business is so slow these days.

İşler gerçekten kesatlaştı. - Business has really slowed down.

slow
{s} hızı azaltan
slow
{s} sıkıcı

Oyun yavaş ve sıkıcıydı. - The game was slow, and it was also boring.

Basketbolla karşılaştırıldığında, beyzbolun biraz yavaş ve sıkıcı olabileceği düşünülebilir. - Compared to basketball, baseball might be considered a little slow and boring.

slow
{s} geri kalmış

Saatim beş dakika geri kalmış. - My watch is five minutes slow.

Saat on dakika geri kalmış. - The clock is ten minutes slow.

slow
ağırkanlı
slow
ağırlaşmak
slow
kaplumbağa gibi
slow
{f} yavaşla

Yavaşlamamız gerekmiyor mu? - Shouldn't we slow down?

Araba sürerken virajlarda yavaşlamak zorundasınız. - When you are driving, you should slow down on corners.

slow
(up/down ile) yavaşlamak
slow
(sögen) geri
slow
yavaş; ağır, yavaş giden; uzun süren; yavaş yavaş etkileyen: a slow train yavaş giden bir tren. a slow convalescence uzun süren bir
slow
hızını eksiltmek
slow
(fiil) yavaşlamak, yavaşlatmak
slow
güç anlayan
slow
{s} 1. yavaş; ağır, yavaş giden; uzun süren; yavaş yavaş etkileyen: a slow train yavaş giden bir tren. a slow convalescence uzun süren bir
slow
{s} geç

Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer. - In childhood, time passes slowly.

Geçen ay iş biraz yavaştı. - Business was a little slow last month.

slow
{s} geri

Saatim beş dakika geri kalmış. - My watch is five minutes slow.

Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım. - As my watch was slow, I missed the special express.

slow
{s} eli ağır
İngilizce - İngilizce
slow
not advancing or improving rapidly; as, the slow growth of arts and sciences

    Heceleme

    not ad·van·cing or im·pro·ving rapidly; as, the slow growth of arts and sciences

    Telaffuz