Çocuklara sessiz olmalarını söyledim, fakat onlar gürültülü olmaya devam ettiler.
- I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy.
Konuşmayı böylesine gürültülü bir odada sürdüremeyiz.
- We can not carry on conversation in such a noisy room.
Annem gürültücü olmamamı söyledi.
- My mother told me not to be noisy.
Öğretmen, gürültücü olduğu için sınıfını azarladı.
- The teacher scolded her class for being noisy.
O şamatacı ama yoksa çok kibar bir çocuk.
- He is noisy, but otherwise a very nice boy.