Uzun zaman önce terkedilmiş küçük kasaba zamanla donmuş gibi görünüyor.
- The small town, abandoned long ago, seems frozen in time.
Irmağın kenarında terkedilmiş bir araba vardı.
- There was an abandoned car by the river.
O, terk edilmiş bir binada saklandı.
- He hid in an abandoned building.
O, terk edilmiş binaları seviyor.
- He likes abandoned buildings.
After her parents died, the girl felt extremely abandoned.