Burada yararsız bir sürü ıvır zıvırdan başka bir şey yok.
- There's nothing in here but a lot of useless junk.
Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.
- All my efforts turned out to be useless.
Keşke böyle işe yaramaz bir şey almasaydım.
- I wish I had not bought such a useless thing.
Veri tamamen işe yaramaz.
- The data was completely useless.
Böyle faydasız kitapları okumamalısın.
- You shouldn't read such useless books.
Bilgi oldukça faydasızdı.
- The information was quite useless.
Doğada hiçbir şey kullanışsız değildir.
- Nothing in nature is useless.
Onun önerileri tamamen kullanışsız.
- His suggestions are completely useless.
Tom'un işe yaramaz olduğunu biliyordum.
- I knew Tom was no good.
Doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz.
- Nature does nothing uselessly.
We tried pushing the car out of the mud but it was no good.
That boy's no good. Don't get involved with him!.
... to bring to play, that are going to be so anxious to get good workers they're going ...
... And the good news is too, no matter how much money we try ...