niyetli teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- who has an intention
- disposed
- intentioned
- meaning
- (someone) who intends (to do something)
- intent
He has been intent on learning French.
- Fransızca öğrenmeye niyetlidir.
I'm sure your intentions are pure.
- İyi niyetli olduğuna eminim.
- purposeful
- disposed, who has an intention; fasting
- minded
- fasting
- intending
I know what he's intending to do.
- Onun ne yapmaya niyetli olduğunu biliyorum.
- (someone) who intends to fast/who is fasting (during Ramazan)
- prospective
- bound
- on faith
- set
- niyet
- intention
Tom has no intention of staying in Boston for the rest of his life.
- Tom hayatının geriye kalan kısmında Boston'da kalmaya niyeti yok.
I have no intention of meddling in your affairs.
- İşlerine karışmaya niyetim yok.
- niyet
- intent
I have no intention of meddling in your affairs.
- İşlerine karışmaya niyetim yok.
It is not my intent to hurt you in any way.
- Benim niyetim size herhangi bir şekilde zarar vermek değildir.
- niyetli olmak
- mean business
- niyetli olmak
- be fasting
- niyetli olmak
- fasting
- niyetli davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) intentional behavior
- niyetli olmak
- a) to mean business b) to be fasting
- niyetli olmak
- have a mind to
- niyetli olmamak
- have no intention
- niyet
- {i} resolution
- kötü niyetli
- malicious
Sami was a vicious malicious salesman.
- Sami kötü niyetli bir satıcıydı.
Malicious gossip spreads like wildfire. I guess that's why they say bad news travels fast.
- Kötü niyetli dedikodular orman yangını gibi yayılır.Sanırım kötü haber tez yayılır demelerinin nedeni budur.
- niyet
- {i} idea
She has no idea what I intend to do.
- Ne yapmaya niyet ettiğime dair bir fikri yok.
I intend to hammer this idea into the student's heads.
- Ben bu fikri öğrencilerin kafalarına işlemek niyetindeyim.
- niyet
- thought
- art niyetli
- malevolent
- niyet
- scope
- niyet
- faith
- iyi niyetli
- favorable
- iyi niyetli
- (deyim) in good faith
- iyi niyetli
- kindly
- iyi niyetli
- well-meaning
- iyi niyetli
- spleenless
- iyi niyetli
- do gooder
- iyi niyetli
- friendly
- iyi niyetli
- favourable
- iyi niyetli
- easy-going
- iyi niyetli
- rightminded
- iyi niyetli
- (Ticaret) bona fide
- iyi niyetli
- well-meant
- iyi niyetli
- gracious
- iyi niyetli
- pure-minded
- iyi niyetli
- well-disposed
- iyi niyetli hamil
- (Ticaret) bona fide holder
- niyet
- view
I would like to be viewed as well-intentioned.
- İyi niyetli olarak görünmek istiyorum.
She is saving her money with a view to taking a trip around the world.
- O, dünyada bir yolculuk yapma niyetiyle parasını tasarruf ediyor.
- niyet
- intendment
- niyet
- purport
- niyet
- spirit
- niyet
- resolve
With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
- İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- niyet
- purpose
- niyet
- plan
- niyet
- contemplation
- niyet
- will
With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
- İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- niyet
- ıntention
- niyet
- curry favour
- niyet
- ıntent
- art niyetli
- evil disposed
- art niyetli
- evil-minded
- art niyetli
- snide
I've had enough of your snide remarks.
- Art niyetli uyarılarından usandım.
- iyi niyetli
- well-intentioned
I would like to be viewed as well-intentioned.
- İyi niyetli olarak görünmek istiyorum.
- iyi niyetli
- do-gooder
- iyi niyetli ama başarısız sosyal reformcu
- do-gooder
- iyi niyetli bir şekilde
- well-meaningly
- iyi niyetli dostluk paktı
- (Askeri) cordial treaty pact
- iyi niyetli kimse
- bona fide owner
- iyi niyetli olağan ticarî uygulama
- (Hukuk) normal bona fide commercial practice
- iyi niyetli teklif
- (Ticaret) bona fide proposal
- iyi niyetli ticarî uygulama
- (Hukuk) normal bona fide commercial practice
- iyi niyetli yalan hoş görülür
- the end jutifies the means
- iyi niyetli üçüncü kişi
- (Hukuk) bone fide third party
- kötü niyetli
- malicious, malignant, evil-minded
- kötü niyetli
- wanton
- kötü niyetli
- ill affected
- kötü niyetli
- ill intentioned
- kötü niyetli
- gloating
- kötü niyetli
- ill disposed
- kötü niyetli
- poisonous
- kötü niyetli
- malignant
- kötü niyetli
- (bakış) baleful
- kötü niyetli
- sinister
- kötü niyetli
- malevolent
- kötü niyetli kimse
- ghoul
- kötü niyetli veya edebe aykırı telefon çağrıları
- (Hukuk) malicious or obscene telephone calls
- niyet
- aim
- niyet
- sense
Tom didn't have the sense to come in out of the rain.
- Tom'un yağmurdan dolayı içeri gelmeye niyeti yoktu.
I doubt your good sense.
- İyi niyetinden şüpheliyim.
- niyet
- intention, intent, purpose
- niyet
- Islam repetition of a formula in which one avows one's intention to perform a religious act
- niyet
- counsel
- niyet
- design
- niyet
- (a) fortune written on a slip of paper
- niyet
- intention, intent, purpose, plan
- niyet
- determination
He was quite decided in his determination.
- O, niyetinde oldukça kararlıydı.
- niyet
- pulse
- zarar vermeye niyetli olmak
- have designs on
- zarar vermeye niyetli olmak
- have designs against