Tom çok sevimli bir adam gibi görünüyor.
- Tom seems like a very nice man.
Noriko gerçekten sevimli bir kişi, değil mi?
- Noriko really is a nice person, isn't she?
Bunlar iki hoş resimdir.
- These are two nice pictures.
Yeterli param olsa,o hoş arabayı alırım.
- If I had enough money, I would buy that nice car.
Ne güzel bir sürpriz!
- What a nice surprise!
Havanın güzel olacağını umuyorum.
- I hope it will be nice.
Leyla güzel bir şekilde giyindi.
- Layla dressed nicely.
O çok güzel bir şekilde sorulan bir soru değil.
- That's not a very nicely asked question.
Tom çok güzel giyinmiş.
- Tom is dressed very nicely.
Tom'un yaratıcı düşüncesi Mary'nin örgütsel yeteneklerini güzelce tamamladı.
- Tom's creative thinking nicely complemented Mary's organizational talents.
Tom gerçekten şirin bir adamdı.
- Tom was a really nice guy.
Neden sadece bana karşı şirinsin?
- Why are you only nice to me?
Hemşireler çok nazik.
- The nurses are very nice.
Bana güzel bir hediye verdiğiniz için çok naziktiniz.
- It was very kind of you to give me a nice gift.
Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
- Tom doesn't treat Mary very nicely.
Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
- Tom didn't treat Mary very nicely.
O çok kibardır. Başkalarının hakkında asla kötü konuşmaz.
- He is very nice. He never speaks ill of others.
Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır.
- One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.
O, tatlı genç bir adam oldu.
- He became a nice young man.
Leyla çok hoş tatlı bir kadındı.
- Layla was a very nice sweet woman.
Tom'un çok kibar olduğunu hatırlamıyorum.
- I don't remember Tom being so nice.
O çok kibardır. Başkalarının hakkında asla kötü konuşmaz.
- He is very nice. He never speaks ill of others.
Buranın yakınında iyi bir Tayland restoranı var.
- There's a nice Thai restaurant near here.
Şu odadaki masa çok iyi.
- The table in that room is very nice.
Beni yolcu etmeye gelmeniz bir inceliktir.
- It's nice of you to see me off.
O çok güzel bir şekilde sorulan bir soru değil.
- That's not a very nicely asked question.
Leyla güzel bir şekilde giyindi.
- Layla dressed nicely.
Bir kırmızı araba ve bir beyaz olanı gördüm.Kırmızı olan beyaz olandan daha hoş görünüyordu.
- I saw a red car and a white one. The red one was nicer looking than the white one.
Hediyeler vermek, onları almaktan her zaman daha hoştur.
- Giving gifts is always nicer than receiving them.
Diplomasi, en iğrenç şeyleri en hoş şekilde yapmak ve söylemektir.
- Diplomacy is to do and say the nastiest thing in the nicest way.
Tom, tanıştığım en hoş erkeklerden birisi.
- Tom's one of the nicest guys I've ever met.
Hediyeler vermek, onları almaktan her zaman daha hoştur.
- Giving gifts is always nicer than receiving them.
Dağlar uzaktan daha hoş görünür.
- The mountains look nicer from a distance.
Tom'un yaratıcı düşüncesi Mary'nin örgütsel yeteneklerini güzelce tamamladı.
- Tom's creative thinking nicely complemented Mary's organizational talents.
Her şey güzelce istenen sonucu verdi.
- Everything worked out nicely.
Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
- Tom doesn't treat Mary very nicely.
Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
- Tom didn't treat Mary very nicely.
Lütfen şimdi bana kibarca davran.
- Please treat me nicely now.
What is a nice person like you doing in a place like this?.
The soup is nice and hot.
A third-term senator holds a nice level of seniority.
Fermat believed he had a nice proof of his theorem.
Why it should have attained such longevity is a nice question.
He dresses real nice.
He lookt askew with his mistrustfull eyes, / And nicely trode, as thornes lay in his way, / Or that the flore to shrinke he did auyse .
... or a nice terraced Victorian in Zone One. A pretty penny. The second question that was ...
... I mean, it's a nice idea. ...