ni̇hayet

listen to the pronunciation of ni̇hayet
Türkçe - İngilizce

ni̇hayet teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

nihayet
finally

After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again. - Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.

He finally became the president of IBM. - O, nihayet IBM'in başkanı oldu.

nihayet
eventually

Tom eventually resigned. - Tom nihayet istifa etti.

He eventually married her. - Nihayet evlendi onunla.

nihayet
time

Tom finally got here around lunch time. - Tom nihayet öğle yemeği sırasında buraya geldi.

Finally I have time to reply to the mail I received these three weeks. - Nihayet bu üç hafta içinde aldığım postayı yanıtlamak için zamanım var.

nihayet
in time
nihayet
at most
nihayet
at long last

At long last, the two chiefs of the Indian tribes have decided to bury the hatchet and smoke the peace pipe. - Nihayet, iki Kızılderili kabilenin şefleri savaş baltalarını gömmeye karar verdiler ve barış çubuğu tüttürdüler.

nihayet
close

When Tom finally decided to come out of the closet, everyone already knew that he was gay. - Tom nihayet eşcinsel olduğunu itiraf ettiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.

nihayet
tail
nihayet
end; conclusion; finish; termination
nihayet
in the upshot
nihayet
nevertheless, nonetheless, yet
nihayet
lastly
nihayet
at last, finally; in the end
nihayet
after all

After all, he succeeded in passing the exam. - Nihayet, o, sınavı geçmeyi başardı.

The baby turned out to be a girl after all. - Nihayet bebeğin bir kız olduğu ortaya çıktı.

nihayet
outcome, result
nihayet
at the end
nihayet
end " son; finally, at last, at long last, in the end, in the long run, at length" sonunda
nihayet
at last

I've just signed the divorce papers; I'm free at last! - Boşanma kağıtlarını az önce imzaladım, nihayet özgürüm!

At last, Mario managed to win the princess's love. - Nihayet, Mario prensesin sevgisini kazanmayı başardı.

nihayet başlayabilmek
(deyim) come round to
nihayet bulmak
come to an end
nihayet direği
terminal post
nihayet anladım ki
at length it dawned on me that
nihayet bulmak
to come to an end, end
nihayet vermek
to put an end to; to bring (something) to an end, conclude, terminate
nihayet! sitem belirtir
it's about time!
nihayet
at full length
nihayet
at best
nihayet
in the long run
nihayet
in the end
nihayet
finis

Tom has finally finished doing that. - Tom nihayet onu yapmayı bitirdi.

At last he could finish the work. - Nihayet işi bitirebildi.

nihayet
extremity
nihayet
last

At last, spring has come to this part of Japan. - Nihayet, Japonya'nın bu bölümüne bahar geldi.

At last, Mario managed to win the princess's love. - Nihayet, Mario prensesin sevgisini kazanmayı başardı.

nihayet
terminal
nihayet
ending
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) Çok
(Osmanlı Dönemi) Son, uç, son derece
(Hukuk) Son; bitiş
nihayet
Son

Tom sonunda kabullenmeye karar verdiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu. - Tom nihayet eşcinsel olduğunu itiraf ettiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.

Sonunda doktorun sekreteri Tom'un ismini çağırdı. - Nihayet doktorun sekreteri Tom'un adını seslendi.

nihayet
Son: "Ben nihayete doğru yanımdaki çocuğu dürterek kalktım."- Ö. Seyfettin. (ni'ha: yet) Sonunda: "Uzun bir münakaşadan sonra nihayet işi şakaya dökmek zorunda kaldı."- Y. K. Karaosmanoğlu. -den başka bir şey değil: "Ama bu, nihayet bir nüktedir."- Y. Z. Ortaç
nihayet
Sonunda

Tom sonunda kabullenmeye karar verdiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu. - Tom nihayet eşcinsel olduğunu itiraf ettiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.

Sonunda doktorun sekreteri Tom'un ismini çağırdı. - Nihayet doktorun sekreteri Tom'un adını seslendi.

ni̇hayet