nezaket

listen to the pronunciation of nezaket
Türkçe - İngilizce
kindness

I will never forget your kindness. - Ben senin nezaketini asla unutmayacağım.

I deeply appreciate your advice and kindness. - Tavsiyen ve nezaketin için içten minnettarım.

Grace
politeness

What people call political correctness is in reality politeness. - İnsanlar siyasi doğruluk olarak adlandırdıkları şey gerçekte nezakettir.

Virtue, perhaps, is nothing more than politeness of soul. - Erdem, belki de sadece ruhun nezaketidir.

courtesy

I was impressed by Tom's courtesy. - Tom'un nezaketinden etkilendim.

Your courtesy is appreciated. - Nezaketiniz takdir edilmektedir.

genial
polish
civility

She answered him with cold civility. - O, onu soğuk nezaketle yanıtladı.

attentiveness
kindliness
chivalry
gentle
thoughtful
civility res
elegancy
kindnesses
violently
delicate
gracefulness
gentleness
mutually
delicacy
(isim) Courtesy, politeness
delicateness, precariousness, uncertainty (of a situation)
sweetness
gallantry
comity
politeness, kindness, decency, courtesy, chivalry, civility res
affability
keenness
decorum
suavity
mildness
politeness, courtesy; delicacy, tact, considerateness
urbaneness
complaisance
decency

Tom didn't even have the decency to say it was his fault. - Tom'un onun kendi hatası olduğunu söyleyecek nezaketi bile yoktu.

Tom didn't have the decency to admit that he was wrong. - Tom hatalı olduğunu kabul edecek nezakete sahip değildi.

daintiness
graciousness
attentive
mannerly
consideration
purity
affableness
thoughtfulness
devoir
obligingness
courteousness
geniality
galantness
{i} urbanity
graceful
dainty
devoirs
refinement
nezaket ziyareti
visit of courtesy
nezaket çevirisi
(Askeri) courtesy translation
nezaket kuralları
ceremony
nezaket duygusu
sense of decency
nezaket kesbetmek
(for a situation) to become delicate
nezaket taslamak
do the polite
nezaket ziyareti
courtesy call
nezaket ziyareti
courtesy visit
nezaket ziyaretinde bulunmak
pay one's respects to
berây-ı nezaket
courtesy berây-i
görevi gereği nezaket göstermek
do the polite thing
görevi gereği nezaket göstermek
do the polite
resmi nezaket kuralları
protocol
yapmacıklı nezaket
unction
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) Naziklik, incelik, zariflik. Kaba olmamak. Edeb, terbiye
Önemli olma, dikkatli davranmayı gerektirme
Bir bütün lahananın içine kuşbaşı et konularak yapılan dolma
Başkalarına karşı saygılı ve incelikle davranma, incelik, naziklik
Başkalarına karşı saygılı ve incelikle davranma, incelik, naziklik: "Ben bu kıza bir türlü nezaket öğretemedim."- M. Ş. Esendal
Bir iş veya durum için önemli olma, dikkatli davranmayı gerektirme
berây-ı nezaket
Nezaket icabı, kibarlık icabı

Berây-ı nezaket kalkıp bayana yer verdim, oysa otobüste koltuklarına yaslanmış uyku numarası yapan hayli zıpır gibi genç vardı... (R. Ercan BİTİKÇİOĞLU'nun bir makalesinden).

nezaket