Yakında yaşamasına rağmen , onu nadiren görürüm.
- Although she lives nearby, I rarely see her.
Yakında bir yangın patlak verdi.
- A fire broke out nearby.
Ambülansla hemen yakındaki hastaneye kaldırıldı.
- He was rushed by ambulance to the nearby hospital.
Karım yakındaki bir barda çalışıyor.
- My wife works in a nearby pub.