The surface of the object is fairly rough.
- Nesnenin yüzeyi oldukça pürüzlü.
We can see distant objects with a telescope.
- Bir teleskopla uzak nesneleri görebiliriz.
I think I'm objective.
- Nesnel olduğumu düşünüyorum.
Tom does not know the difference between a subject and an object.
- Tom özne ve nesne arasındaki farkı bilmez.
Newton discovered that a force is required to change the speed or direction of movement of an object.
- Newton gücün bir nesnenin hareket hızını ya da yönünü değiştirmek için gerekli olduğunu keşfetti.
Gravity causes objects to have weight.
- Nesnelerin ağırlığının sebebi yer çekimidir.
Lisa is so skillful that she can even make screws and similar small objects for herself.
- Lisa o kadar yeteneklidir ki kendisi için vida ve benzeri küçük nesneleri bile yapabilir.
Are we subjects or objects in this process?
- Bu süreçte biz özne miyiz, yoksa nesne miyiz?
In English, the usual sentence structure is Subject - Verb - Object/Complement.
- İngilizcede normal cümle yapısı özne - yüklem - nesne /tümleçtir.
Uranus has eleven known rings, which contain dark, boulder-sized particles.
- Uranus'un kara, kaya parçaları şeklinde nesneleri içeren, onbir bilinen halkası vardır.
I'm not good at classifying things.
- Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim.
The following words are called pronouns and are used as the subject of a sentence. They represent a person or a thing.
- Aşağıdaki sözcüklere adıl denir ve cümlede özne olarak kullanılırlar. Onlar bir kişi veya nesne sunarlar.