Unfortunately I hardly speak any German.
- Ne yazık ki neredeyse hiç Almanca konuşamıyorum.
He hardly studies chemistry.
- O, neredeyse hiç kimya çalışmaz.
He scarcely ever watches TV.
- O, neredeyse hiç tv izlemez.
There was scarcely any money left.
- Neredeyse hiç para kalmamıştı.
I have hardly any money with me.
- Yanımda neredeyse hiç param yok.
I have hardly any English books.
- Neredeyse hiç İngilizce kitabım yok.