Yer utanç verici bir biçimde bakımsızdı.
- The place was shamefully neglected.
Tom işini ihmal etti.
- Tom neglected his work.
Onu takvimime not etmeyi ihmal ettim.
- I neglected to note it in my calendar.
Fadıl kendini ihmal edilmiş ve terk edilmiş hissetti.
- Fadil felt neglected and abandoned.
İhmal edilen oda boş kaldı.
- The neglected room remained unoccupied.
Yeni park, kentin en çok ihmal edilen yerlerinden birine dönüştü.
- The new park turned into one of the most neglected places in the city.
Tom ailesini ihmal etti.
- Tom neglected his family.
O, bu günlerde yaptığı araştırmayı ihmal ediyor.
- He is neglecting his research these days.
O, görevini ihmal etmekle suçlandı.
- He was blamed for neglect of duty.
Tom görevini ihmal etmekle suçlandı.
- Tom was accused of neglecting his duty.
Tom görevini ihmal etmekle suçlandı.
- Tom was accused of neglecting his duty.
Tom işini ihmal etti.
- Tom neglected his work.
Ekmek küflüydü ama Tom yine de onu yedi.
- The bread was mouldy, but Tom ate it nevertheless.
Ev bakımsızlık belirtileri gösteriyor.
- The house shows signs of neglect.