nefes teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- breath
I can't breath through my nose.
- Ben burnumdan nefes alamıyorum.
He lies as naturally as he breathes.
- Nefes alışı kadar doğal şekilde yalan söyler.
- puff, draw, drag (on a pipe, cigarette)
- sniff
- draw
What a splendid day! said Anne, drawing a long breath.
- Anne uzun bir nefes çekerek Ne muhteşem bir gün! dedi.
He has drawn his last breath.
- O son nefesini çekti.
- soul
- drag
The dragon's fire breath burned Mario completely.
- Ejderhanın yangın nefesi Mario'yu tamamen yaktı.
- mind
- wind
You look a little winded.
- Biraz nefesi kesilmiş görünüyorsun.
The human voice is the most beautiful of all wind instruments.
- Nefesli enstrümanlar içinde en mükemmeli insan sesidir.
- breath; puff, draw, drag
- breath which has healing power (and which is blown upon the sick)
- instant, moment
- poem (sung by dervishes)
- whiff
- exhalation
- slang hashish, hash
- breathing
Pneumonia causes difficulty in breathing.
- Zatürre nefes almada zorluğa neden olur.
I've been having trouble breathing.
- Nefes almada zorluk çekiyorum.
- pneuma
- puff
- breathability
- inhales
- breaths
- (Tıp) pneumat
- (Tıp) spiro
- atman
- toke
- nefes almak
- breathe
It's difficult to breathe when humidity is high.
- Nem oranı yüksek olduğunda nefes almak zordur.
It's getting harder to breathe.
- Nefes almak zorlaşıyor.
- nefes almak
- take a breath
- nefes çekmek
- suck
- nefes almak
- inhale
- nefes darlığı
- (Havacılık) chokes
- nefes kesen
- breathtaking
Using simple crayons, just like those used by any child, Maria was able to create breathtaking pictures.
- Sadece herhangi bir çocuk tarafından kullanılanlar gibi basit boya kalemleri kullanarak Maria nefes kesen resimler yaratabildi.
Climbing a mountain is a breathtaking challenge.
- Bir dağa tırmanmak nefes kesen bir iştir.
- nefes vermek
- exhale
- nefes alarak
- breathing
- nefes alma
- (Tıp) inspirium
- nefes almak
- rest
- nefes almak
- take a short break
- nefes almak
- breath
It's not possible to breathe here.
- Burada nefes almak mümkün değil.
Tom has trouble breathing.
- Tom nefes almakta zorluk çekti.
- nefes almak
- catch one's breath
- nefes almak
- draw in
- nefes almak
- breathing
Breathing is forbidden here.
- Burada nefes almak yasak.
Tom has a hard time breathing.
- Tom nefes almakta zorlanıyor.
- nefes borusu
- air-tube
- nefes borusu ameliyatı
- (Tıp) tracheostomy
- nefes darlığı
- (Tıp) gasping
- nefes darlığı
- difficulty in breathing
- nefes darlığı
- (Tıp) dyspnoea
- nefes darlığı
- (Tıp) labored breathing
- nefes darlığı
- (Tıp) respiratory disorder
- nefes egzersizleri
- breathing exercises
- nefes nefese (bir şey) demek
- puff
- nefes nefese bırakmak
- wind
- nefes nefese kalmak
- get out of breath
- nefes nefese olmak
- puff
- nefes nefese söylemek
- pant
- nefes nefese yürümek
- puff
- nefes tüketmek
- waste one's breath
- nefes vermek
- expirer
- nefes çekmek (pipodan)
- pull at
- nefes çekmek (sigaradan)
- draw on
- nefes kesici
- thrilling
- nefes borusu
- windpipe
- nefes kesici
- breathtaking
The view from the top of the mountain was breathtaking.
- Dağın tepesinden manzara nefes kesiciydi.
The scenery was breathtaking.
- Manzara nefes kesiciydi.
- nefes alabilir
- capable of breathing
- nefes alabilir deri
- breathable leather
- nefes alabilirlik
- breathing capability
- nefes alacak yer
- breathing space
- nefes alamama
- asphyxiation
- nefes alamama sonucu boğulma
- (Kanun) suffocation
- nefes alamama sonucu boğulma
- drawning
- nefes alamamak
- 1. to be unable to breathe properly. 2. to be very busy, not to have time to catch one's breath
- nefes aldırmak
- wind
- nefes aldırmamak
- to work (someone) very hard, not to give (someone) a chance to catch his breath
- nefes alma
- respiration
- nefes alma
- taking a breath
- nefes alma
- inspiration
- nefes alma
- suspiration
- nefes alma
- breathing
Tom stopped breathing.
- Tom nefes almayı durdurdu.
Pneumonia causes difficulty in breathing.
- Zatürre nefes almada zorluğa neden olur.
- nefes alma
- aspiration
- nefes alma cihazı
- breathing device
- nefes almak
- draw a breath
- nefes almak
- draw breath
- nefes almak
- respire
- nefes almak
- a) to breathe, to respire b) to take a short break
- nefes almak
- 1. to breathe; to breathe in, inhale. 2. to feel relieved, breathe freely. 3. to take a short break, catch one's breath; to rest. 4. to live, breathe
- nefes almak
- suspire
- nefes almaya elverişli
- breathable
- nefes almayı engellemek
- block breathing
- nefes alıp vermek
- breathe
- nefes alır
- capable of breathing
- nefes borusu
- anat . trachea
- nefes borusu
- air tube
- nefes borusu
- pipe
- nefes borusu
- trachea
- nefes borusu ameliyatı
- tracheotomy
- nefes borusu ağzı
- glottis
- nefes darlığı
- 1. shortness of breath. 2. asthma
- nefes darlığı
- shortness of breath
- nefes darlığı
- difficulty in breathing; asthma
- nefes darlığı olan
- short winded
- nefes darlığı çeken
- short of breath
- nefes etmek
- to blow one's breath upon (someone) (to cure him/her of an ailment)
- nefes filtresi
- respirator
- nefes gücü
- vital capacity
- nefes keser bir biçimde
- spectacularly
- nefes kesici
- sweeping
- nefes kesici
- breathtaking, thrilling; suspenseful, suspense-filled
- nefes kesici bir biçimde
- breathtakingly
- nefes kesici bir şekilde
- thrillingly
- nefes kesici güzellik
- breathtaking beauty
- nefes kesilmesi
- asphyxia
- nefes kesmek
- bate
- nefes nefese
- out of breath, breathless
- nefes nefese
- out of breath, panting
- nefes nefese
- breathless
There are some performances that leave one breathless.
- Birini nefes nefese bırakan bazı performanslar vardır.
He leaves you breathless.
- O seni nefes nefese bırakır.
- nefes nefese bir halde
- pantingly
- nefes nefese bırakmak
- to puff sb out
- nefes nefese kalarak
- gaspingly
- nefes nefese kalma
- puff
- nefes nefese kalmak
- be winded
- nefes nefese kalmak
- to get out of breath
- nefes nefese kalmak
- gasp for breath
- nefes nefese kalmış
- blown up
- nefes nefese kalmış
- puffed
- nefes nefese kalmış olmak
- be winded
- nefes nefese olmak
- to be out of breath
- nefes nefese söylemek
- pant out
- nefes sürtünmesi ile çıkan
- (harf) spirant
- nefes sürtünmesi ile çıkan sessiz harf
- spirant
- nefes tutmak
- bate
- nefes tüketmek
- to waste one's breast
- nefes tüketmek
- 1. to talk at great length, talk until one is blue in the face. 2. to expend a lot of hot air for nothing, waste one's breath
- nefes tıkanıklığı
- (Tıp) apnoea
- nefes veren
- exhalent
- nefes veren
- exhalant
- nefes vererek
- exhalingly
- nefes vererek
- exhaling
- nefes verme
- exhalation
- nefes verme
- exhaling
- nefes vermek
- expire
- nefes vermek
- to breathe out, to expire
- nefes vermek
- to breathe out, exhale
- nefes vermekle ilgili
- expiratory
- nefes ya da soluk almaya ait
- (Tıp) inspiratory
- nefes yolu
- air passage
- nefes çekimi süresi
- puff duration
- nefes çekmek
- 1. to take a puff, draw, or drag (on a pipe, cigarette). 2. slang to smoke some hash. 3. slang to have sexual intercourse, have sex
- nefes çekmek
- take a puff
- nefes çekmek
- pull
- nefes çekmek
- take a whiff
- nefes çekmek
- inhale
- derin bir nefes alma
- sigh of relief
- derin bir nefes alma
- sigh
- (nefes) alıp vermek
- exhale
- (nefes) içine çekmek
- inspire
- derin nefes
- deep breath
- nefes nefese
- out of breath
She was out of breath from walking up and down hills.
- O, tepelerde aşağı yukarı yürürken nefes nefese idi.
The dog was out of breath.
- Köpek nefes nefese kalmıştı.
- nefes ver
- {f} exhaling
- nefes ver
- exhale
- nefes ver
- expire
- Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
- (Atasözü) Health is better than wealth
- derin nefes almak; ferahlanmak
- deep breathing; spacious shoulder
- nefes almak
- to breathe
- nefes kesen
- (deyim) atmospheric
- nefes nefese
- bated breath
- nefes ver
- expired
- bir nefes
- drag
- boşa tüketilen nefes
- voice in the wilderness
- boşuna nefes tüketmek
- to waste one's breath
- derin bir nefes
- (deyim) a breath of a fresh air
- düz nefes etmek
- to overcome
- geniş bir nefes almak
- to breathe a sigh of relief
- hafif nefes
- whiffet
- hışıltılı nefes
- wheeze
- kesik nefes
- spasmodic breathing
- kör nefes
- blackdamp, choke damp
- kötü kokulu nefes
- halitosis
- nefes almak
- surcease
- nefes almak
- breathe in
- nefes borusu
- weasand
- nefes nefese
- with bated breath
- nefes nefese
- breathlessly
Tom waited breathlessly.
- Tom nefes nefese bekledi.
- nefes nefese
- pantingly
- nefes vermek
- breathe out
- rahat bir nefes
- (deyim) a breath of a fresh air
- rahat bir nefes alma
- sigh of relief
- rahat bir nefes almak
- (Konuşma Dili) be able to breath again
- rahat bir nefes almak
- heave a sigh of relief
- rahat bir nefes almak
- breathe a sigh of relief
- rahat nefes alma
- (Tıp) trepopnea
- sesli nefes almak
- snuffle
- sesli nefes alırcasına
- breathily
- son nefes
- parting breath
- sık nefes almak
- breathe excessively
- ıkıl ıkıl nefes almak
- to gasp for breath