Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.
- He lived in a small town nearby.
Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
- Excuse me, is there a toilet nearby?
Az daha bir suça bulaşacaktım.
- I came near to getting involved in a crime.
Yakınlarda ucuz bir otel biliyor musunuz?
- Would you know a cheap hotel in the near?
Yakınlarda bir çiçek mağazası var.
- There is a flower shop near by.
Yoldan geçerken az kalsın araba çarpıyordu.
- He was nearly hit by the car while crossing the street.
Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.
- Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation.
Yolumu nehir civarında kaybettim.
- It was near the river that I lost my way.
Yerinde olsam onun yanına gitmem.
- I wouldn't go near it if I were you.
O onun yanına bir sandalye çekti.
- He drew a chair near her.
Yakında bir telefon var mı?
- Is there a telephone near by?
Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
- Excuse me, is there a toilet nearby?
Bana yaklaşma, soğuk almışım.
- Don't come near me. I have a cold.
O en ufak bir şeye darılıyor, ona söylediğimiz yaklaşık her şeye itiraz ediyor.
- He's offended at the slightest thing, he takes exception to nearly everything we say to him.
Tom bütün geceyi gölün yanında küçük bir kabinde geçirdi.
- Tom spent the night in the small cabin near the lake.
Evimin yanında birkaç dükkân var.
- There are some shops near my house.
Ona yaklaşmak istemiyorum.
- I don't want to go near her.
Tom'a yaklaşmak istemiyorum.
- I don't want to go near Tom.
Eczane, hastanenin yakınında.
- The pharmacy is near the hospital.
Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
- In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
Neredeyse boğuluyordum.
- I came near to being drowned.
O kaydı ve neredeyse düşecekti.
- He slipped and nearly fell.
Araba frenleri sıkıştığında neredeyse bir kaza yapıyorduk.
- We nearly had an accident when the car brakes jammed.
Dünya nüfusu bir yılda yaklaşık olarak 90 milyon kişi artıyor.
- The world population is expanding at the rate of nearly 90 million people a year.
Saat yaklaşık olarak altıdır.
- It's nearly six o'clock.
The end is near.
The voyage was near completion.
The two words are near synonyms.
I am nearly forty and still unmarried.
- I am nearly forty and still not married.
Tom has been gone for nearly three years.
- Tom has been gone nearly three years.