near; not far from; determining approximately time, size, quantity

listen to the pronunciation of near; not far from; determining approximately time, size, quantity
İngilizce - Türkçe

near; not far from; determining approximately time, size, quantity teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

about
takriben

O, takriben benimle aynı yaştadır. - She's about the same age as I am.

O, takriben seninle aynı yaştadır. - He's about the same age as you are.

about
hemen hemen

Kız kardeşimle hemen hemen aynı yaşta gösterdiğimi söylerler. - People say I look about the same age as my sister.

Tom artık hemen hemen her yerde olabilr. - Tom could be just about anywhere by now.

about
hakkında

Diğerleri hakkında kötü şeyler söyleme. - Don't say bad things about others.

Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

about
aşağı yukarı

Tom istediği bir şeyi almak için aşağı yukarı yeterince zengin. - Tom is rich enough to buy just about anything he wants.

Bu sandalyeyi onartmak aşağı yukarı ne tutar? - About how much would it cost to have this chair repaired?

about
{e} konusunda

O fiyat değişikliği konusunda bir uyarı koydu. - He put up a notice about the change in price.

Bir sürü insan faturalarını ödeme konusunda endişeleniyor. - Many people worry about paying their bills.

about
{e} etrafında

Biz ateş etrafında dans ettik. - We danced about the fire.

Tüm bahçenin etrafında yüksek bir duvar duruyor. - A high wall stands all about the garden.

about
üzerine

Bir parça kağıdın üzerine, yanınızda oturan kişi hakkında hoşlandığınız bir şey yazın lütfen. - Please write, on a piece of paper, something you like about the person sitting next to you.

Tom, Vikingler'in dünya tarihine etkileri üzerine beş dakikalık bir sunum yaptı. - Tom gave a five-minute presentation about the influence of the Vikings on world history.

about
buralarda

Buralarda anahtarımı kaybettim. - I lost my key about here.

Buralarda bir kulübe vardı. - There used to be a hut about here.

about
şuraya buraya
about
tahminen
about
emir Geriye don I about to come gelmek üzere beat about the bush bin dereden su getirmek
about
ötesinde berisinde
about
çevresine
about
etrafına

Tom ve arkadaşları ateşin etrafına oturdular, iyi eski günlerden bahsettiler. - Tom and his friends sat around the fire, talking about the good old days.

O, evin etrafına bakındı. - He looked about the house.

about
ile meşgul
about
her yerinde
about
havalisinde
about
için About facel
about
edat dair
İngilizce - İngilizce
about
near; not far from; determining approximately time, size, quantity

    Heceleme

    near; not far from; de·ter·min·ing ap·prox·i·mate·ly time, size, quan·ti·ty

    Telaffuz