neşe

listen to the pronunciation of neşe
Türkçe - İngilizce
mirth
joy

She was young, pure, joyful and naive. - O, genç, saf, neşeli ve toydu.

Fine weather added to the joy of our trip. - Güzel hava yolculuğumuza neşe ekledi.

cheer

Cheer up! I'm sure we'll be saved. - Neşelen! Bizi kurtaracaklarından eminim.

He is always cheerful and smiling. - O her zaman neşeli ve güler yüzlüdür.

(isim) Merriment, joy
buoyancy
frolic
vivacity
merriment
gaiety
sprightliness
pleasantry
brightness
raciness
joviality
joy, gaiety, merriment, mirth
esprit
jolliness
jollity
cheeriness
humour [Brit.]
exhilaration
cheerfulness
glee
humor

We'd better humor Tom. - Tom'u neşelendirsek iyi olur.

hilarity
jocundity
bliss
smile

The child captivates everyone with his sunny smile. - Çocuk neşeli gülüşüyle herkesi cezbediyor.

fun

He amused us with a funny story. - O, komik bir hikaye ile bizi neşelendirdi.

euphoria
(Konuşma Dili) animal spirits
radiance
gratification
gayness
friskiness
gayety
lift
blitheness
blit
gimp
merriness
{i} sunshine
sprightly
gladness
rejoicing
rollick
{i} humour
{i} spirit

The defeat didn't dampen his spirits. - Yenilgi, onun neşesini kaçırmadı.

Tom is in great spirits. - Tom'un neşesi yerinde.

neşe veren
laughing
neşe dolu
blest
neşe ile
gaily
neşe kaynağı
joy
neşe kaçıran
ungenial
neşe kaçıran kimse
killjoy
neşe saçan
cheery
neşe saçan
cheerful
neşe saçarak
cheery
neşe saçarak gülmek
smile radiantly
neşe saçmak
radiate
neşe saçmak
shine out
neşe verici
merry
neşe dolu
gleeful
neşe dolu
mirthful
neşe dolu
blissful
neşe dolu
jubilant
neşe dolu
overjoyed
Türkçe - Türkçe
Üzüntülü olmamaktan doğan ve dışa vurulan sevinç, şetaret
Hafif sarhoşluk, çakırkeyf olma
Üzüntülü olmamaktan doğan ve dışa vurulan sevinç, şetaret: "Zaferin bütün neşesi bu ihtiyarda idi."- F. R. Atay
Hafif sarhoşluk, çakırkeyif olma
Dışa vuran sevinç
neşe