Onlar gazetede onlar hakkında bir sürü pis dedikodu yazdı.
- They wrote a lot of nasty gossip about them in the newspaper.
Mary'nin kedisi pis bir canavar.
- Mary's cat is a nasty beast.
Onun kardeşi bana göre kötüydü.
- His brother was nasty to me.
Dün gece geç saatlere kadar yatmadığı için kötü üşüttü.
- He caught a nasty cold because he stayed up late last night.
Edepsiz olmaya gerek yok.
- There's no need to be nasty.
O beni her ne zaman görse bana edepsiz bir görüntü verir.
- She gives me a nasty look every time she sees me.
Ne terbiyesiz bir adam!
- What a nasty man he is!
Onun terbiyesiz davranışlarına dayanamıyorum artık.
- I can't stand that nasty attitude of his any longer.
Berbat bir şey olacağına dair içimde kötü bir his var.
- I have a nasty feeling something awful is going to happen.
O, sandığın gibi iğrenç adam değil.
- He is not such a nasty fellow as you think.
Soruma böyle iğrenç bir yanıt beklememiştim.
- I didn't expect such a nasty response to my question.
He tells nasty lies.
The cyclist had a nasty accident.
It was a nasty night to venture out.