What's New Zealand like? Is it as sparsely populated as Australia?
- Yeni Zelanda nasıl bir yerdir? Avustralya kadar seyrek nüfuslu mudur?
Do you remember what she was like?
- Onun nasıl biri olduğunu hatırlıyor musun?
Anyhow it will be a good idea to hurry up.
- Nasıl olsa acele etmek iyi bir fikir olacak.
How is it going with her?
- Onunla hayat nasıl gidiyor?
How is it going with them?
- Onlarla hayat nasıl gidiyor?
Pardon me, how do I get to Downing Street from here?
- Afedersiniz ,Downing sokağına burdan nasıl ulaşırım?
How is it going with her?
- Onunla hayat nasıl gidiyor?
How is it going with Tom?
- Tom'la nasıl gidiyor?
You didn't have to tell Tom to do that. He'd have done it anyway.
- Tom'a onu yapmasını söylemek zorunda değildin. O nasıl olsa onu yapardı.
Anyway, I don't like it.
- Nasıl olsa, ondan hoşlanmıyorum.
However that may be, I am wrong.
- Nasıl olursa olsun, ben hatalıyım.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
We were chatting away and we just lost track of time.