The accident deprived them of their happiness.
- Kaza onları mutluluklarından mahrum etti.
Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
Wealth does not always bring us happiness.
- Servet bize her zaman mutluluk getirmez.
Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
If ignorance is bliss, there should be more happy people.
- Cehalet mutluluksa, daha fazla mutlu insanlar olmalı.
The bliss was often interrupted by anxiety.
- Mutluluk sık sık kaygı ile kesildi.
Neither joy nor sorrow can last forever.
- Ne mutluluk ne de üzüntü sonsuza kadar sürebilir.
Without the risk of pain, there can be no happiness and joy.
- Acı riski olmadan, mutluluk ve sevinç olamaz.
I wish you both happiness and prosperity.
- Her ikinize mutluluk ve refah diliyorum.
After he heard the news, Tom was in seventh heaven.
- O, haberi duyduktan sonra mutluluktan havalara uçtu.
I'm happy to see you.
- Seni gördüğüme mutluyum.
As long as you are with him, you can't be happy.
- Onunla beraber olduğun sürece mutlu olamazsın.
Good morning, sir! A merry Christmas to you!
- Günaydın efendim! Size Mutlu Noeller!
I just want to wish you a merry Christmas.
- Ben sadece sana mutlu bir Noel dilemek istiyorum.
We were delighted to hear of his success.
- Onun başarısını duymaktan mutlu olduk.
I am delighted at your success.
- Ben başarınızdan mutluluk duyuyorum.
It is true that he is poor, but he is contented.
- Fakir biri olduğu doğrudur, ama o mutludur.
I think Tom is contented.
- Tom'un mutlu olduğunu düşünüyorum.
I saw a joyful smile on his face.
- Onun yüzünde mutlu bir gülümseme gördüm.
How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
- Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
Tom is blissfully happy.
- Tom keyifli şekilde mutlu.
Tom couldn't be happier.
- Tom daha mutlu olamazdı.
Tom is happier now that Mary has left.
- Mary gittiği için, Tom daha mutlu.
I will be glad to help you.
- Ben size yardımcı olmaktan mutlu olurum.
I am glad to help you whenever you need me.
- Herne zaman yardıma ihtiyacın olursa yardım etmekten mutluluk duyarım.
I am delighted at your success.
- Ben başarınızdan mutluluk duyuyorum.
They were delighted at the good news.
- İyi habere mutlu oldular.
You look happy, so bright and early.
- Mutlu, çok parlak ve erken görünüyorsun.
I think Tom is contented.
- Tom'un mutlu olduğunu düşünüyorum.
Tom seemed to be contented.
- Tom mutlu görünüyordu.
Tom was stunned, but elated.
- Tom sersemlemiş ama mutluydu.