It's a miracle he wasn't killed in the plane crash.
- Onun uçak kazasında ölmemiş olması bir mucize.
It's a miracle that he wasn't killed in the accident.
- Onun kazada ölmemiş olması bir mucize.
It's a wonder you're not in jail.
- Hapiste olmaman bir mucize.
Coconut oil does wonders!
- Hindistan cevizi yağı mucizeler yapar!
Miraculously, during the fourteenth century, Prague was spared from the Black Death.
- Prag mucize eseri olarak on dördüncü yüzyılda vebadan kurtuldu.
He miraculously survived.
- Mucize eseri olarak hayatta kaldı.
Miraculously, during the fourteenth century, Prague was spared from the Black Death.
- Prag mucize eseri olarak on dördüncü yüzyılda vebadan kurtuldu.
Miraculously, all the passengers managed to leave the blazing plane in less than three minutes.
- Mucize eseri olarak, tüm yolcular üç dakikadan daha az süre içinde yanan uçaktan ayrılmayı başardı.