Onlar iki yıl önce buraya taşındı.
- They moved here two years ago.
Yaklaşık 1830 yılında, aile anayurdu Almanya'dan Şikago'ya taşındı.
- The family moved from their native Germany to Chicago around the year 1830.
Tom saksıyı sola doğru hareket ettirdi ve gizli kapıyı kaydırarak açtı.
- Tom moved the flower pot to the left and the secret door slid open.
Onlar tuşları aşağı yukarı hareket ettirdiler.
- They moved up and down the keys.
Ben hikaye tarafından etkilenmiştim.
- I was moved by the story.
Boston'a taşınmak zorundayım.
- I have to move to Boston.
Tom Boston'a taşınmak istediğini söyledi.
- Tom said that he wanted to move to Boston.
Ben hamlemi yaptığımda, o bana tokat attı ve soğuk bir duş almamı söyledi.
- When I made my move she slapped me and told me to take a cold shower.
İki hamlede, Kasparov meydan okuyucu kontrol edecektir.
- In two moves, Kasparov will check the challenger.
Sadako daha fazlasını demek istiyordu ama dudakları artık kımıldamak istemedi.
- Sadako wanted to say more, but her lips just didn't want to move anymore.
Çok hızlı şekilde hareket etmek zorundayız.
- We have to move very quickly.
Hızlı hareket etmek zorundasın.
- You must move quickly.
O kadar korktular ki bir inç hareket edemediler.
- They were so frightened that they couldn't move an inch.
George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.
- George felt the train begin to move.
Motorda sorun yok, fakat arabam hareket etmiyor.
- Nothing's wrong with the engine, but my car won't move.
George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.
- George felt the train begin to move.
Yaklaşık 1830 yılında, aile anayurdu Almanya'dan Şikago'ya taşındı.
- The family moved from their native Germany to Chicago around the year 1830.
Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.
- Few elephants would volunteer to move to Europe.
Tom gitmek için hiç bir şey yapmadı.
- Tom made no move to go.
Bu masayı taşımama yardım eder misin?
- Will you help me move this desk?
Bu taşı taşımama yardım et.
- Help me move this stone.
Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.
- Few elephants would volunteer to move to Europe.
Mevcut evimiz çok küçük, bu nedenle taşınmaya karar verdik.
- Our present house is too small, so we decided to move.
Tom çocuklarıyla birlikte olmak için Boston'a geri döndü.
- Tom moved back to Boston to be with his kids.
Tom ebeveynleriyle birlikte olmak için eve taşındı.
- Tom moved home to be with his parents.
Bir araba kazası vardı ve trafik bir inç kımıldamadı.
- There was a car accident and the traffic didn't move an inch.
Ben kımıldamanı söyleyinceye kadar kımıldama.
- Don't move until I tell you to.
George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.
- George felt the train begin to move.
Kendinizi kayan kumda bulduğunuzda, hareket etmezseniz daha yavaş batarsınız.
- If you find yourself in quicksand you'll sink more slowly if you don't move.
Onu uyandırma korkusuyla kımıldamadık.
- We did not move for fear we should wake him up.
At durdu ve kımıldamadı.
- The horse stopped and wouldn't move.
What happened to that girl in the film was so awful - I was extremely moved.
He can win a match with that one move.
Sir, seyde Sir Boys, ye nede nat to meve me of such maters, for well ye wote I woll do what I may to please you..
... And I say that because whenever America has moved forward, ...
... of us who worked on the campaign and work here now heard the story and were very moved ...