Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.
- It is five years since we moved here.
Onlar iki yıl önce buraya taşındı.
- They moved here two years ago.
Onlar tuşları aşağı yukarı hareket ettirdiler.
- They moved up and down the keys.
Tom saksıyı sola doğru hareket ettirdi ve gizli kapıyı kaydırarak açtı.
- Tom moved the flower pot to the left and the secret door slid open.
Ben hikaye tarafından etkilenmiştim.
- I was moved by the story.
Tom Boston'a taşınmak istiyor.
- Tom wants to move to Boston.
Taşınmak için ailesini hazırladı.
- He prepared his family for the move.
Tom'un bir hamle yapması gerekiyor.
- Tom needs to make a move.
Ben hamlemi yaptığımda, o bana tokat attı ve soğuk bir duş almamı söyledi.
- When I made my move she slapped me and told me to take a cold shower.
Sadako daha fazlasını demek istiyordu ama dudakları artık kımıldamak istemedi.
- Sadako wanted to say more, but her lips just didn't want to move anymore.
Bak, Tom, hareket etmek zorundayız.
- Look, Tom, we have to move.
Onlar hızlı hareket etmek zorunda kalacaktı.
- They would have to move fast.
George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.
- George felt the train begin to move.
O kadar korktular ki bir inç hareket edemediler.
- They were so frightened that they couldn't move an inch.
Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.
- You'll have to get a move on if you want to catch the train.
George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.
- George felt the train begin to move.
Yaklaşık 1830 yılında, aile anayurdu Almanya'dan Şikago'ya taşındı.
- The family moved from their native Germany to Chicago around the year 1830.
Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
- I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
Tom gitmek için hiç bir şey yapmadı.
- Tom made no move to go.
Bu taşı taşımama yardım et.
- Help me move this stone.
Tom piyanosunu taşımak için ona yardım edecek bazı kişiler arıyordu.
- Tom was looking for some people to help him move his piano.
Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.
- Few elephants would volunteer to move to Europe.
Tom taşınmama yardım etti.
- Tom helped me to move.
Tom çocuklarıyla birlikte olmak için Boston'a geri döndü.
- Tom moved back to Boston to be with his kids.
Tom ebeveynleriyle birlikte olmak için eve taşındı.
- Tom moved home to be with his parents.
Kımıldama, yoksa seni vururum.
- Don't move, or I'll shoot you.
Bir araba kazası vardı ve trafik bir inç kımıldamadı.
- There was a car accident and the traffic didn't move an inch.
George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.
- George felt the train begin to move.
Biz çok dikkatli hareket etmeliyiz.
- We've got to move very carefully.
Bu pencere açılmaz,Onu kımıldatıp kımıldatamadığına bak.
- This window won't open. See if you can get it to move.
Kımıldama, yoksa seni vururum.
- Don't move, or I'll shoot you.
What happened to that girl in the film was so awful - I was extremely moved.
He can win a match with that one move.
Sir, seyde Sir Boys, ye nede nat to meve me of such maters, for well ye wote I woll do what I may to please you..
... WOW, THEY FINALLY MOVED THE BABY CHANGING AREA OUT OF THE FOOD COURT. ...
... I just moved here about a year ago. ...