Onlar çoğunlukla kadındı.
- They were mostly women.
Seyirci çoğunlukla iş adamlarıydı.
- The audience was mostly businessmen.
Seyirci çoğunlukla iş adamlarıydı.
- The audience was mostly businessmen.
Onlar çoğunlukla kadındı.
- They were mostly women.
Bu madde, daha çok hidrojen ve oksijenden oluşur.
- This substance is mostly composed of hydrogen and oxygen.
Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
- It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
Kendime en çok ihtiyacım olduğunda neredeydim?
- Where was I when I needed myself most?
Çoğu Japon, suyu musluktan içer.
- Most Japanese drink water from the tap.
Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
- There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
Pek çok genç İtalyan kızı zamanlarını ne yaparak geçiriyor?
- What do most young Italian girls spend their time doing?
O süpermarkete giderseniz, günlük hayatta kullandığınız pek çok şeyi satın alabilirsiniz.
- If you go to that supermarket, you can buy most things you use in your daily life.
Birçoğu okuyamıyordu ya da yazamıyordu.
- Most were unable to read or write.
Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
- It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
Futbol, dünyada en çok bilinen spordur.
- Football is the most known sport in the world.
Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
- Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
- If you look from afar, most things will look nice.
Çoğu takımyıldızı adlarını verdikleri yaratıklara ve karakterlere benzemez.
- Most constellations don't really resemble the creatures or characters they are named after.
O, son derece nazik bir komşudur.
- She is a most gracious neighbor.
Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
- Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
O, en fazla sadece yirmi dolar ödeyebilir.
- He can only pay twenty dollars at most.
They're mostly good people, although they have made a few mistakes.
She was to be their chosen visitor, she was to be for weeks under the same roof with the person whose society she mostly prized !.
The most I can offer for the house is $150,000.
This is a most unusual specimen.
Most want the best for their children.
The majority of them are decent people.
- Most of them are decent people.
... And that will be amazing because I find I try to mostly ...
... smogged gets you in trouble or doesn't. I think, mostly, you're describing after the ...