Kollarımızdaki pazularımızdan çok daha fazlasına sahibiz,Per.
- We've got a lot more than just biceps in our arms, Per.
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
Ben senden daha güzelim.
- I am more beautiful than you.
Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
- Take things a little more seriously.
Lütfen biraz daha kahve ilave et.
- Please add more coffee.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than him.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
- The more you know about him, the more you like him.
Onların başka şarapları yok.
- They have no more wine.
Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
- Tom reads more books than anyone else I know.
Tüm istediğim biraz daha dikkatti.
- All I wanted was a little more attention.
Tüm diller eşittir, ama İngilizce diğerlerinden daha eşittir.
- All languages are equal, but English is more equal than the others.
Daha fazla insanın yaptıkları şeylerden daha ziyade söyledikleri şeylerden başı belaya girer.
- More people get into trouble for things they say rather than for what they do.
Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi.
- The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.
300,000'den daha fazla kişi Kanada Günü törenine katılmak için yağmur ve soğuğa göğüs gerdiler.
- More than 30,000 people braved the rain and cold to attend the Canada Day parade.
Biri diğerinden çok daha canlı olduğundan, orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.
- The original and the copy are easily distinguished since the one is much more vivid than the other.
Sarışınlar diğer saç rengine sahip kadınlardan % 7 daha fazla kazanırlar.
- Blondes earn 7% more than women with any other hair color.
Tom daha yardımsever olamazdı.
- Tom couldn't have been more helpful.
Mary annesine daha sık yardım edeceğine söz verdi.
- Mary promised her mother that she would help her more often.
Büyükannem bana istediğimden daha fazlasını verdi.
- My grandmother gave me more than I wanted.
Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
- You must be more careful to avoid making a gross mistake.
Japon ekonomisi yıllık en fazla % 5'ten daha fazla büyümeye devam etti.
- The Japanese economy continued to grow by more than 5% annually.
Volvo yeni bir projeye başlıyor. Devamını oku.
- Volvo is starting a new project Read more.
Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
- Jon is far more attractive than Tom.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
- The more you know about him, the more you like him.
Horatio, Cennette ve Dünyada sizin felsefenizde hayal edilenden çok daha fazla şeyler vardır.
- There are more things in Heaven and Earth, Horatio, than are dreamt of in your philosophy.
Aç gözlü insanlar her zaman daha fazla şey ister.
- Greedy people always want more stuff.
Size söyleyebileceğim daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more I can tell you.
İçecek daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more to drink.
Tom operasyondan sonra az çok normal bir hayat yaşayabildi.
- Tom was able to live a more or less normal life after the operation.
Bunu az çok anlıyorum.
- I understand it more or less.
There's more caffeine in my coffee than in the coffee you get in most places.
There are more ways to do this than I can count.
When it comes to parties, the more, the merrier.
... available, more difficulty in finding things that are ...
... government, spending more, taxing more, regulating more ' if you will, trickle-down government ...