Cüzdanımda daha fazla para yok.
- I have no more money in my wallet.
Kollarımızdaki pazularımızdan çok daha fazlasına sahibiz,Per.
- We've got a lot more than just biceps in our arms, Per.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
- The more you know about him, the more you like him.
John Bill'den daha zeki.
- John is more intelligent than Bill.
Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
- Take things a little more seriously.
Biraz daha yavaşça konuşabilir misin?
- Could you please speak a little bit more slowly?
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- I like coffee much more than tea.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than her.
İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
- Good health is more valuable than anything else.
Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
- Time is more precious than anything else.
Umarım bu harcama raporu tüm ilişkili iş masraflarını içerir,çünkü bundan bir sent daha fazlasını ödemeyeceğim.
- I hope this expense report contains all the relevant business expenses because I'm not paying a cent more after this.
Ateistlerin tüm dindar ve sosyalistlerden daha merhametli olduğunu biliyorum.
- I know atheists that have more humanity than all these religious and these socialists.
Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi.
- The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.
Öğretmenimiz bizi bir değnekle dövmeden önce Bu, sizden ziyade beni incitecek. derdi.
- Our teacher used to say This is going to hurt me more than it hurts you before laying into us with a cane.
300,000'den daha fazla kişi Kanada Günü törenine katılmak için yağmur ve soğuğa göğüs gerdiler.
- More than 30,000 people braved the rain and cold to attend the Canada Day parade.
Büyük şirketleri dava etmeyi zorlaştıran diğer önemli etkenler de faaliyetlerinin boyutları ve karmaşıklığıdır.
- Other factors of importance, which make litigation of large corporations more difficult, are the size and complexity of their activities.
Maymunlar niçin diğer hayvanlardan daha çok evrim geçirdi?
- Why have the apes evolved more than other animals?
Bu kursta, daha çok bir yerli gibi konuşmanıza yardım ederek zaman geçireceğiz.
- In this course, we'll spend time helping you sound more like a native speaker.
Tom daha yardımsever olamazdı.
- Tom couldn't have been more helpful.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
- My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
Büyükannem bir motosiklet sürebilir, ve dahası bir bisikleti de.
- My grandmother can ride a motorcycle, and what's more, a bicycle.
Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.
- It's useless to keep on thinking any more.
Burada devam eden göründüğünden daha fazlası var.
- There's more going on here than meets the eye.
O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
- She is very beautiful, and what is more, very wise.
Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
- Jon is far more attractive than Tom.
Tom'un söyleyecek daha fazla şeyi yoktu.
- Tom had nothing more to say.
Tom'un ekleyecek daha fazla şeyi yoktu.
- Tom had nothing more to add.
Benim için yapabileceğin daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more you can do for me.
Bu sahte çevrecilikten daha fazla bir şey değil.
- That's nothing more than greenwashing.
O az çok benim yaşımda.
- She's more or less my age.
Bunu az çok anlıyorum.
- I understand it more or less.
There's more caffeine in my coffee than in the coffee you get in most places.
There are more ways to do this than I can count.
When it comes to parties, the more, the merrier.
... energy. I'll get America and North America energy independent. I'll do it by more drilling, ...
... to tell you a little bit more about how search engines ...