Bir ilk yardım görevlisi olan Tom, kalp krizi geçiren birisi üzerinde manevi olarak CPR yapmakla yükümlüdür.
- As a first-aider, Tom is morally obligated to perform CPR on someone who's had a heart attack.
O hiçbir ahlaki değere sahip değil.
- He has no moral values.
Et yemek ahlaki olarak yanlış mıdır?
- Is it morally wrong to eat meat?
Ben sana manevi destek vereceğim.
- I'll give you moral support.
Herkesin yarattığı, her türlü bilim, edebiyat veya sanat eserlerinden mütevellit manevi ve maddi menfaatlerin korunmasına hakkı vardır.
- Everyone has the right to the protection of the moral and material interests resulting from any scientific, literary or artistic production of which he is the author.
O hiçbir ahlaki değere sahip değil.
- He has no moral values.
Ahlaki değerler toplumda önemlidir.
- Moral values are important in society.
Mary ahlaki değerlerini reddetti ve bir hiççi oldu.
- Mary renounced her moral values and became a nihilist.
Tom'un ahlaki değerleri yok.
- Tom has no moral values.
Hikayenin dersi nedir?
- What is the moral of the story?
Bu hikayeden alınacak dersi anladın mı?
- Did you understand the moral of this story?
İyi bir kişi erdemli bir kişidir.
- A good person is a moral person.
Bu hikayeden alınacak ders nedir?
- What's the moral of this story?
Bu hikayeden alınacak dersi anladın mı?
- Did you understand the moral of this story?
Et yemek ahlaki olarak yanlış mıdır?
- Is it morally wrong to eat meat?
Papazın vaazları seni sıkabilir fakat onlar ahlaken iyi örnektir.
- The pastor's sermons may bore you, but they are morally edifying.
Ahlaki evrenin yayı uzun, ancak adalete doğru eğilir.
- The arc of the moral universe is long, but it bends toward justice.
Ahlak anlayışının seni doğru olanı yapmaktan alıkoymasına asla izin verme.
- Never let your sense of morals prevent you from doing what is right.
O dürüst bir hayat yaşadı.
- He lived a moral life.
to behave morally.
Morally, it is a difficult issue to deal with.
a moral certainty.
moral judgments, a moral poem.
a moral victory, moral support.
a moral obligation.
He was in low spirits for months after his girlfriend left him.
- Kız arkadaşı terk ettikten sonra aylarca morali bozuk gezdi.
He is in high spirits today.
- Bugün onun morali yüksek.
Their morale is high.
- Onların morali yüksek.
The Morales are in the living room.
- Morales oturma odasında.